Archives for Genel

Esnek Tasarım İçin İpuçları

Pandemi, yapılı çevreye yeni talepler ve ihtiyaçlar getirmeye devam ederken, tasarımcılar, fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlık gibi koşulları gözeten alanlar yaratmaya çalışıyorlar. Bu süreçte uyarlanabilirlik de ayrıca önem kazandı. İşyerlerine dönüş planlarını değerlendirirken, tasarımcılar insanları güvende tutmaktan fazlasını yapmalı – aynı zamanda yeni gelişen insan davranışlarını da göz önünde bulundurmalılar. Peki ama nasıl?

Oliver Heath Designs’ın kurucusu Oliver Heath, “Son birkaç ayda mekansal deneyimlerimizde gerçek bir azalma yaşadık,” diyor. Perkins ve Will’in yöneticisi Joe Connell “Sonuç olarak, gün içinde eskiden olduğu kadar tetikte veya etkili değiliz. Tasarımcılar için, salgının neden olduğu davranış değişiklikleri, gezegenimizin ve bireylerin öncelikli ihtiyaçlarına ağırlık vermemizin zamanının geldiğini gösteriyor. Mimarimizle çok daha yaratıcı hale gelmemiz gerekecek — mimarinin sadece öğeleri dışarıda tutan bir şey olmadığını, aynı zamanda temel insan etkileşimlerine sahip olmamızı sağlayan, yeniyle bir şekilde bizi içeren bir şey olduğunu hayal ederek yol alacağız” görüşünde.

Burada öne çıkan yaklaşım, Interface Ürün ve Öğrenim Deneyimi Direktörü Mindy O’Gara’nın “esnek tasarım” dediği hızlı düzeltmelere odaklanmak yerine, daha esnek ve sezgisel ortamları kullanmak olmalı. Esneklik içeren ortamlar, sürekli değişen insan ihtiyaçlarını öngörmeyi başaran ortamlardır. Joe Connell, kavramı “Esnek olmayı düşünmemizin bir yolu, birden fazla gelecek için tasarım yapmak, oluşturduğumuz bu ortamlarda çok daha fazla davranışın meydana geldiğini tasavvur etmek, farklı günler ve farklı zaman dilimlerinde farklı kullanımlar için tasarım yapmaktır,” diye açıklıyor. Oliver Health ise “esnekliği” sürdürülebilirlik stratejisi olarak görmekte. Heath konuyu şöyle özetliyor: “Biyofilik tasarımda olduğu gibi, doğaya maruz kalmanın stres hormonu kortizol düzeylerini düşürdüğü ve ruh halini yükselttiği kanıtlandı. Doğayla nasıl bağlantı kuracağımızı ve kendimizi nasıl yenileyeceğimizi gerçekten düşünmemiz gerekiyor. Doğanın unsurlarını veya anlarını kentlerimize ve binalarımıza entegre etmenin yollarını bulabilirsek sürekli bir refah akışına sahip oluruz.”

Tasarımcılar için akıllı özellikler, işyerini yeniden tasarlamanın ve insan bağlantılarını yeniden kurmanın ayrılmaz bir parçasıdır. Kullanıcıların bir alanda güvenli bir şekilde gezinmelerini sağlayan modüler döşeme gibi tasarım öğelerinin yaratıcı kullanımı, hareket özgürlüğü ve korunan etkileşim sağlarken bir rahatlık hissi sunmakta. O’Gara için döşemenin esnekliği, yapılı çevreye düşünceli ve matematiksel olarak yerleştirilmiş renk ve desen kullanımıyla yollar, geçişler, bölgeler ve trafik akışı önermenize olanak tanımakta. O’Gara, “Bu ayrıntılar, davranışı yönlendiren ve güvenli insan bağlantısını yeniden kurmaya yardımcı olan hem tasarım öğeleri, hem de stratejik ipuçları olarak çalışıyor ”görüşünde. O’Gara’ya göre tasarımcılar, üç karbon-negatif stil içeren Interface’s Embodied Beauty ™ Collection gibi ürünlerle bu tür yolları oluşturabilir ve güvenli insan bağlantılarını oluşturabilir.

Sürdürülebilir zemin kaplamasının lider üreticisi olarak Interface, döşemelerin insan ve çevre sağlığını olumlu yönde etkilemesini sağlamak için ürünlerini ve üretim süreçlerini sürekli yenilemeye çalışmakta. Örneğin, Embodied Beauty’deki karbon negatif stiller, Interface’in yeni CQuest ™ BioX altlığı, özel iplikler ve yenilikçi tafting işlemlerinin bir kombinasyonu sayesinde eskisinden daha fazla karbon depoluyor. Gezegene ve yapılı çevreye fayda sağlayan zamansız koleksiyonlar, tasarımcıların meslektaşları ve arkadaşlarıyla güvenli bir şekilde etkileşim kurarken insanlara kişisel alanlarını korumalarına yardımcı oluyor.

 

https://blog.interface.com/resilient-design-principles-reshape-built-environment/

Read more

COVID Sonrası Çalışma Alanlarını Yeniden Tasarlamak

Bu günlerde, hepimiz yeni bir normalde yol almayı öğrendiğimiz için, çalışanların kendilerini rahat hissettikleri bir ofisin temelleri “güven” duygusuyla başlayıp bitiyor. Mesele, işyerini stil duygusunu korurken, mesafe, yön bulma, akustik ve sürdürülebilirlik gibi sorunları çözmek için mekanı yeni normale göre uyarlamakla ilgili.

Interface gibi şirketler, güvenli bir alan oluştururken yer döşemesinin önemli bir tasarım öğesi olduğunun farkındalar. Interface’in modüler döşeme sistemi sayesinde, esneklik yalnızca ikinci bir doğaya sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda COVID sonrası bir dünya için tasarım yapmanın anahtarı haline geliyor. Interface Ürün ve Öğrenme Deneyimi Direktörü Mindy O’Gara bu konudaki görüşlerini şöyle açıklıyor: “Modüler döşeme, tasarım trendlerinin, alanın yeniden yapılandırmasının ve hatta ciddi yenilemelerin kolayca hayata geçirilmesine izin veriyor; modüler döşeme sistemleri  kolayca değiştirilebilir, yeniden düzenlenebilir ve eklenebilir.Yapılı çevre için, dayanıklılık için tasarım kritiktir; özünde esneklik, hızlı ve başarılı bir şekilde değişime uyum sağlama yeteneğine sahip olmak anlamına gelir. ”

Aşağıda, Interface’in her tür iş kültürü için yer döşemesinin çehresini değiştirdiği yollardan birkaçını bulabilirsiniz.

İleriye Giden Yolu Bulmak
Özünde, yol bulma insanlara bir uzay içindeki yolculuklarında yardımcı olmaktır. Interface, insanları güvenlik ve stil göz önünde bulundurularak gitmeleri gereken yere götürmenin yenilikçi yollarını sürekli olarak yeniden tasarlayan bir marka. Interface, renk, doku, desen ve format gibi tasarım öğelerini kullanarak, bir firmanın fiziksel mesafe hatırlatmaları yaratıyor tıpkı bir koridorda, insanları doğal olarak belirli bir yöne yönlendirmek için rengi kullanmak gibi. O’Gara, patikaları, bekleme alanlarını ve bölümleri belirtmek için kalıplar düzenlenebilir görüşünde. Örneğin açık ofis çalışma alanlarda döşeme, çizgiler, bantlar, renkler ve desenlerle çerçeveler oluşturarak kullanılan mobilyalarla birlikte bölgeleri tariflemeye yardımcı olabilir.

Fiziksel Mesafeye Odaklanmak
O’Gara’ya göre modüler döşeme, fiziksel mesafeye ihtiyaç duyan alanlar için özel yerleşik bir matematik yaratarak fayda sağlıyor. Interface portföyünün modüler formatı ve tasarım detayları ile fiziksel mesafenin ölçülmesi oldukça kolay çünkü farklı renkler, desenler, dokular ve malzemeler kullanılarak sınırlandırılmış alanlar kolayca işaretlenebilmekte. Örneğin, bir iş yeri fiziksel mesafeleri döşemeye entegre etmeyi seçerse, yapması gereken tek şey tek bir karo sırasını kaldırmak ve bir renk veya desen değişikliği eklemektir.

Farklı Alanları Barındırmak
Pek çok çalışma alanında, işbirliği, odaklanmış çalışma, sosyalleşme, öğrenme vb çeşitli işlevlere sahip farklı bölgeler vardır. O’Gara’nın altını çizdiği gibi odaklanmak ve mahremiyet için hem fiziksel hem de psikolojik olarak akustik ve rahatlık temel hususlar. O’Gara’ya göre karo halı, tekstil yapısı nedeniyle konfor ve sıcaklık sağladığı ve gürültünün etkisini en aza indirdiği için oldukça uygun bir ürün özellikle de lüks vinil karo (LVT) ile sağladığı uyum göz önüne alındığında. O’Gara karo halı ve LVT birlikteliğini şöyle açıklıyor: “Bu malzemelerin her ikisi de desen, renk ve akustik aracılığıyla enerji duygusu sağlıyor. LVT aynı zamanda alanları ayrıştırmak için de iyi bir seçenek. Interface’in Global Tasarım Başkan Yardımcısı Kari Pei’ye göre Interface vinil yer karoları ticari ve kurumsal ortamlar için ideal çünkü yüksek kayma direncine ve mat bir yüzeye sahipler. Halı karoları gibi tek tek kolayca değiştirilebilmekteler ve suni ahşap tahıl, taş, beton ve hatta kumaş benzerigörünümleriyle mekana estetik değer katıyorlar.

Dışarıyı İçeriye Bırakmak
Zamanımızın çoğunu kapalı mekanda geçirdiğimizden, dışarıyı ofise getirmek daha da önemli hale geldi. O’Gara, “Doğayı bilinçli olarak dahil ederek, çevreye yeniden bağlanıyoruz ve bina sakinlerine doğayla ilişkili sağlık yararları sağlıyoruz” diyor. Örneğin, ışığın içeri girmesine izin vermek, doku ve nüansları vurgulamak için döşeme ürünleriyle etkileşime girerek organik malzemeler gibi hissetmelerini sağlar. O’Gara’ya göre doğadan ilham alan bir başka örnek de i2 karo halı stillerimiz. Desen, renk ve dokudaki döşemeden döşemeye varyasyonlarla daha doğal görünen detayların güzelliğini taklit ediyorlar. Doğadan ilham alan unsurları dahil etmek, çalışanların kendilerini daha güvende, daha üretken ve ilham verici hissettiği daha sağlıklı bir ofis kültürünün gelişmesine yardımcı olabilir.

Read more

Ofis Çalışma Hayatını Neden Özlüyoruz?

Bazı işleri uzaktan başarıyla gerçekleştiriyor olsak da ortak bir amaç için birleşmiş insanlarla dolu bir alanın kolektif enerjisini, etkisini ve rahat toplantı alanlarındaki beyaz tahtaları, post-it notlarını, dijital ekranlar üzerine fikirlerimizi sunmayı özledik. Uzaktan çalışarak, çevikliği ve yeniliği teşvik etmek için özel olarak tasarlanmış alanlarda, firmaların üretirken ve büyümek için ihtiyaç duyduğu yaratıcılığı, yüz yüze çalışmanın içsel insan deneyimini kaçırıyoruz. Biliyoruz ki yeni fikirler yaratan ve karmaşık sorunları çözen üretim, çalışma şeklimizin bir parçası.

Sosyal bağlantının güven ve güçlü bağlar oluşturduğu çok net ancak uzaktan çalışmaya uyum sağlama yeteneğimiz, zaman içinde kendiliğinden oluşan etkileşimler ve elverişli bir ortamda kişisel olarak gerçekleşen becerilerimizle inşa edilen ilişkilere bağlıdır.

COVID-19 hepimizi eve göndermeden önce sosyalleştiğimiz, iş birliği yaptığımız, odaklandığımız ve gençleştiğimiz  ortak alanlar – veya yardımcı alanlar – iş deneyimimizi epey geliştirmişti. Peki geri döndüğümüzde, sevdiğimiz bu alanlar güvenlik kaygıları nedeniyle kaybolacak ya da değişecekler mi? Aylarca ayrı çalıştıktan sonra, çalışanlar artık ofise geri dönmek istemelerinin ana sebebinin başka insanlarla birlikte olmak, sosyalleşmek ve uzaktan mümkün olmayan şekillerde iş birliği yapmak olduğunu söylüyorlar. Bu nedenle ofiste bu çalışma modlarını ve özellikle iş birliğini destekleyen çok çeşitli alanların ortadan kalkmayacağını daha da arzu edilir hale geleceğini öngörüyoruz. Fakat şüphesiz ki COVID sonrası çalışma alanlarının yeni gereksinimlerini karşılamak için şimdi ve kısa vadede değişiklikler gerekecektir.

İş yerinde sosyalleşmek ve iş birliği yapmak için bir araya gelmek, yeni ofisin gerçekleştirebileceği en büyük amaç haline gelecektir.

Ofise geri döneneler, evden ilham alan, performansı destekleyen daha konforlu ortamlarda çalışmaya ve bir arada üretmeye olanak veren mekanlara çekilmeye devam edecekler. Biliyoruz ki bu amacı destekleyen ortak alanlar, işyerinde de memnuniyetle karşılanan bir sıcaklık ve enerji getiriyor. Ancak bu alanları cazip kılan özellikler – daha yumuşak mobilyalar, gösterişli malzemeler, işlenmiş yüzeyler – yeni güvenlik endişelerini de dikkate alarak seçilmeli.

Artık ortak alanlar, daha güvenli bir çalışma ortamı yaratmak için gerekli olan fiziksel mesafe ve temizlik protokollerini desteklemeye doğru dönmeliler. Çalışanların en çok keyif aldığı bu alanlar, yalnızca üretkenliği artırmak için değil, aynı zamanda bunları kullanan kişilerin de güvende olmalarını ve kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak için uyarlanmalı veya yaratılmalılar.
Alan ihtiyacını güvenlik ihtiyacıyla dengelemeye çalışıyoruz.

Çalışanlar, sadece iyi sosyal etkileşimleri teşvik eden psikolojik güvenlik duygusuyla değil aynı zamanda daha güvenli olmalarını sağlamak için gereken fiziksel mesafe ile de kendilerini rahat hissediyorlar. Ortak paylaşılan alanlar, COVID-19 süreciyle birlikte, psikolojik ve fiziksel olarak her zamankinden daha fazla performans göstermeliler. Steelcase olarak daha etkili sonuçlara rehberlik etmek için aşağıdaki tasarım stratejilerini kullanmaya başladık.

Performans İlkeleri
COVID-19’dan önce verimli çalışmak için hem arzu edilen hem de üretken yerler olan ortak alanların tasarımına rehberlik edecek bir dizi performans ilkesi oluşturmuştuk. COVID-19 sonrası dünyada, bu ilkeler, yüksek performanslı sosyal ve işbirlikçi alanların tasarlanması için temel olmaya devam ederken, yoğunluk, geometri ve bölünmeyi ele alarak çözülebilecek yeni tasarım zorlukları ortaya çıkardı. Önemsediğimiz en önemli başlıklar şöyle:

Yakınlık

Yakınlık ve yoğunluk insanları bir araya getirmeyi amaçlayan ortak alanlar için en büyük tasarım zorluklarından bazılarını oluşturur. İnsanların insanlara yakınlığı artık yeterli fiziksel mesafenin sağlanmış olmasını gözetmelidir. İnsanların teknolojiye yakınlığı ve açık alanlarda toplantı araçları, kapalı alanların gerekleriyle eşleşmeli ve aynı anda uzak katılımcıları da bünyesine katabilmelidir. Mobilyanın mobilyaya olan yakınlığı, yoğunluğu dikkate alarak mesafeli davranışları özendirmelidir.

Mahremiyet

Mahremiyet ister akustik, görsel, bilgilendirici ya da bölgesel anlamda olsun günümüzün ortak alanlarını üretken kılmak için hala kritik bir konudur. Her bir mahremiyet biçimi psikolojik rahatlık ve güvenlik duygusu yaratmaya, insanların kendilerini rahat hissetmelerine, fikirlerini paylaşmakta özgür olmalarına ve işi görünür kılmalarına yardımcı olur. Ancak bölgesel mahremiyet, güvenlik için ek bir öneme sahiptir. Ekranlar veya bölüm ekleme, yalnızca bir alan talep etmenize yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda kullanıcıları bitişik çalışma alanlarındaki veya doğrudan trafik akışındaki insanlardan korumak için sınırlar oluşturabilir.

Postür

Oturmak, uzanmak, tünemek, ayakta durmak gibi bir dizi postürü elde etmek, farklı iş türlerinin daha etkili bir şekilde yapılmasını sağlayarak sağlık ve esenliğe katkıda bulunur. Çeşitli oturma tipleri, daha fazla veya daha az mesafe yaratmada daha fazla esneklik sağlayabilir ve gerektiğinde mobilya düzenlemelerinin geometrisi ile değişikliklere olanak sağlayabilir.

Kişisellik

Paylaşılan alanların estetiği, bir firmanın marka ve kültürünün niteliğini belirlemeye yardımcı olmak için genellikle tasarımı yönlendirir. Marka kimliği ile olan bu bağlantı çalışanlar için çekici ve aidiyet veren bir durum oluşturur. Yüzeylerden virüs bulaşması üzerine araştırmalar devam ederken, pandemi, günümüzün ortak alanlarındaki evlerden ilham alan kumaşlar ve yüzeyler için temizlenebilirliğe yeni çözümler geliştirdi.

 

Esenlik (Wellbeing)
Paylaşılan alanlar, tasarım yoluyla çalışanların esenliğini daha da zenginleştirmekteler ve daha iyi hissetmemizi sağlıyorlar. Farklı postür halleri, üretkenliği etkileyen fiziksel stresi azaltarak aktif iş birliğini veya rahat sohbeti teşvik ediyorlar. İç mekanı, dış mekanın canlı duvarlarından, doğal malzemelerden, desenlerden ve paletlerden oluşturarak biyofili ile donatmak hem hava kalitesini iyileştirerek bizi doğanın sakinleştirici etkilerine bağlar hem de daha iyi sağlık ve esenlik için katkı sağlar. Araştırmalar, açık havada temiz havaya erişimin sadece ruh halimiz için iyi olmadığını, aynı zamanda hava akışı nedeniyle iç mekanlardan daha güvenli olabileceğini gösteriyor. Sosyalleşme ve iş birliği için alanlar oluşturmak üzere dış mekanlardan yararlanmak, daha güvenli çalışma ortamları için daha da fazla seçenek sunmaya olanak vermekte.

Firmalar, ileriye dönük olarak, çalışanların etkili ve sağlıklı kolullarda yüz yüze gelerek zorlukların üzerinden gelmelerini sağlayacak ve bu sayede birlikte çalıştıklarında elde edilecek büyüme ve yeniliği yaptıkları teşvik ile rekabetçi kalabilecekler.  Çalışanlar, fiziksel, bilişsel ve duygusal esenliklerini destekleyen zorlayıcı bir ortama geri dönmenin güvenli olduğu konusunda güvence aldıklarında ve olmaları gereken yerde olmaktan çok olmak istedikleri bir yerde çalıştıkları için bu yaklaşıma sahip çıkacaklar.

Tasarımsal Zorluklar
COVID-19 dünyasında daha güvenli çalışma ortamları yaratmanın yeni konularını incelerken, aşağıdaki üç ana tasarım zorluğunu keşfettik: fiziksel mesafe, sirkülasyon rotaları ve mekansal bağlam. İnanıyoruz ki uzaklık ve yoğunluğu ve bunların mevcut bir mekansal bağlam içindeki sirkülasyon rotaları ile ilişkisini anlamak, ortak alanlarda gelişen güvenlik yönergelerini çözmenin anahtarıdır.

 

Metnin Orjinali için:

Together Again: The Future of Shared Spaces in the Office

 

Read more

Interface’den ‘Sosyal Mesafe’ Tasarımları

Covid-19 Pandemi süreciyle birlikte ortaya çıkan fiziksel uzaklaşma ihtiyacı, insanlar arasındaki bağlantı ve işbirliği için tasarlanmış ofis alanlarının tekrar gözden geçirilmesi gerekliliğini zorunlu kılıyor. Binanın kullanım düzenini analiz ederek ihtiyaç duyulan büyüklüklerde göstergeler tasarlayan Interface konsept tasarım ekibi, yeni ve mevcut mekanlar için çözümler geliştirdi ve insanların bir araya geldiği ve mesafeyi nasıl koruyacağına dair yönlendirmeye ihtiyaç duyduğu ofislerde ve diğer binalarda yol bulma için standart ve özel seçenekler sunan bir dizi rehber hazırladı.

Sosyal Mesafeli Karo Önerisi

Modüler karolara yaptığı grafik eklemelerle bina kullanıcılarını yönlendirmeyi ve mekansal kurguyu mimari ihtiyaçlara göre yeniden düzenlemeyi hedefleyen Interface, sosyal mesafeyle ilgili yerel düzenlemelere uyan gridal bir sistem önermektedir. Modüler karo boyutunu kullanarak, 25 x 100 cm ve 50 x 50 cm karolar halinde üretilen halı ve LVT ürünler, mevcut modüler döşeme zeminlerde gerekli yerlerde yapılacak değişimlerle kullanılabileceği gibi yeni projelerin zemin tasarımlarının konsept aşamalarında bir tasarım girdisi olarak kullanılabilir.

Modüler Zemin Çözümleri

Interface’in konsept tasarım danışmanlığını kullanarak geliştirilen yön bulma sistemi ile, koridorlar veya yollardaki ok sembollerine ek semboller de mevcut. Tek bir tasarımda birden çok simgeyi barındıran sistem, mevcut zemine uygulanabildiği gibi yeni tasarlanmış bir kat planına da entegre olabiliyor.

Zonlama ve Yön Bulma

Interface’in modüler şekil ve boyutlarını kullanarak bina içinde net, tanımlı ve grafik bir zonlama yapmak mümkün. Yarım kesilmiş karolarla seçeneklerin artırıldığı zeminde yönlü bir akış elde etmek için geliştirilen zonlama ve yön bulma kalıpları kentsel dokulardan ilham alınarak tasarlandı. Kent sokaklarında ve meydanlarında yer alan kaldırımlardan, tabelalardan ve klasik binaların yüzeyini oluşturan mozak ve doğal taş malzemelerden esinlenilen karoların desen ve ritmindeki çeşitlilik, bina içinde yönelimi, nerede yürüyeceğimizi ve nerede duracağımızı tarifleyen bir güce sahip.

 

Read more

Evden Çalışmayı ‘Sağlıklı’ Hale Getirmenin İpuçları!

 

Bedenimiz

Hareket Hedefi Belirleyin!
Oturmak kaçınabileceğimiz bir durum değil ve aslında bu durumu büyük bir sorun olarak görmemek gerekiyor. Buna karşın, yerleşik, sabit ve desteklenmeyen duruşlar, fiziki yapımızı gerçekten mahvedebilir. Kalkmamız ve daha fazla hareket etmemiz gerektiğini biliyoruz, ancak bunu söylemek yapmaktan daha kolay.

Ne Yapmalı?

Hareket etmenizi ve yürümenizi hatırlatmak için takviminizi kullanın. Hareket etmenizi sağlayan hangi aktiviteleri yapabileceğinizi düşünün. Ekran başında olmak zorunda olmadığınız toplantılar ayarlayın ve toplantıları evin içinde yürüyerek yönetin. Kendiniz için hareket hedefleri belirleyin.

Evde Konforunuzu Artıracak İpuçları
Evdeki rahatınız tamamen hangi duruşlara ve hangi ekipmanlara sahip olduğunuzla ilgilidir. Sahip olduklarınızla yapabileceğiniz çok şey var. Mutfak masasına oturmayı örnek alalım: muhtemelen sert bir sandalyedesiniz ve dizüstü bilgisayarınıza ulaşmak için eğilmek zrundasınız. Bunun yerine, dirseklerinizin dinlenme yüksekliğine daha yakın olmasını, sırtınız için daha fazla destek ve ayaklarınızın zeminde düz olmasını sağlayabilirsiniz.

Ne Yapmalı?

Kendinizi yükseltmek ve omuzlarınızı daha iyi bir konuma getirmek için sandalyenize birkaç minder ekleyin. Bir kazak veya küçük bir yastık alın ve belinizi desteklemek için alt sırtınızın arkasına koyun. Dizüstü bilgisayarınızı bir kutuya veya kitaba yerleştirin, böylece göz hizasına yakın hale gelecektir. Henüz yapmadıysanız, ekranı tuşlardan ayırmak için gerçekten harici bir klavyeye veya fareye yatırım yapmanız  konforunuz için alabileceğiniz en kolay önlemlerden biri.
Hareketleriniz Arasındaki Geçişleri Artırın
İster işyerinde ister evde olsun, hareket alışkanlıklarımız en doğruyu ifade etmez. İş yerinde en azından toplantı odasından toplantı odasına geçmek zorunda kalırsınız. Tuvalete yürüyüş bile daha uzun sürer. Bu nedenle, evde iyi alışkanlıkları benimsemeye özellikle dikkat etmeliyiz.

Ne Yapmalı?

Hareketlerimiz arasındaki geçişleri artırmalıyız. Ayakta durup tekrar oturmaya başlamadan önce ekstra adımlar atın, bazı çömelmeler yapın, çevrelerde yürüyün, o anları evde uzatmanın bir yolunu bulun. Bu kavramın anlaşılması kolay ancak benimsenmesi zor olabilir ama böylece, kendinize tekrar tekrar hatırlatacağınız bir mottoya sahip olursunuz. “Daha fazla hareket et, sık hareket et,” “Oturmak hareket etmenin tersidir” ve “Bir sonraki duruşun en iyi duruşun olacak.”

Zihnimiz

Yeni Ritülleri, Alışkanlıkları Ve Pratikleri İnceleyin
Uzaktan çalışma, işbirliğinin iletişim, uyum ve koordinasyon verimliliğini azaltıyor.

Ne Yapmalı?

Ekibinizle yeni iletişim uygulamalarının nasıl kurulacağı hakkında konuşun. Resmi ve resmi olmayan iletişim için farklı kanallar kullanabilirsiniz. Ritmi tekrar kazanmak için her gün hızlı bir stand-up video toplantısı deneyebilirsiniz. Birçok kişi video konferansı kullanıyor, ancak bunun yorucu olabileceğini düşünüyoruz. Video konferans kullandığınızda, resmi bir duruşa sahip olma, bir noktaya bağlı kalma ve gözlerinizin mola vermediği tekil bir odaklanma eğiliminiz vardır. Bu nedenle, hangi toplantıların video bağlantısı olması gerektiğini ve hangilerinin olmadığını iyi saptamalısınız.

Odak Kurabilmek İçin Sınırlar Oluşturun

Gürültü ve etrafımızda olup bitenler odaklanmayı engelleyen, dikkat dağıtıcı unsurlardır. Ancak endişe ve yüksek stres seviyeleri de bilişsel yükünüzü önemli ölçüde etkileyebilir. Coronavirus pandemisi muhtemelen dikkat etme yeteneğinizi etkilemektedir.

Ne Yapmalı?

Meditasyon yapan insanlardan ipuçları alın. Gün boyunca farkındalık anları oluşturun ve duygularınızı düzenlemeye yardımcı olmak için kendinize dönün. Beş dakika bile fark yaratabilir. Ayrıca “çalışma” veya “çalışmama” durumlarınız için yeni rutinler oluşturun ve net sınırlar belirleyin. Ekip üyelerinizle iletişim kurmak için durum güncellemelerinizi kullanın.

Rastlantısal Karşılaşmalara Olanak Verin
Normalde çalışma ortamımızda karşılaştığımız ciddi karşılaşmalar uzak olduğumuz zaman gerçekleşmez. Ancak, bu sosyal bağları yaratıcı bir şekilde geliştirmenin çeşitli yolları vardır.
Ne Yapmalı?

Genel olarak rastlantısallığın gayri resmi olarak gerçekleştiğini düşünürüz. Artık buna pek olanak yok çünkü şimdi uzak olduğumuza göre daha resmi yapılar inşa etmek durumundayız. Etkileşim ve ekip üyeleriyle hızlı bir diyalog sağlamak için ekip toplantılarının ilk on dakikasını özelleştirebilirsiniz. Sosyal etkileşimin nasıl göründüğüne dair düşüncelerinizde rahat olun. Bu sosyal bağı yaratmak için şaka ya da komik bir fotoğraf gönderebilir, kişisel bir anınızı paylaşabilirsiniz.

Duygularımız

Geleceğe Odaklanın
Çok fazla belirsizlik bizi çevrelediğinde olumlu kalmak zor olabilir. Ancak, perspektifi korumak anahtar bir bileşendir.
Ne Yapmalı?

Boston Üniversitesi’ nin 70.000 kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği iyimserlik üzerine yapılan çalışmada “Daha iyimser hissettiğinizde, kendinizi iyi hissetme duygunuzun artacağı ve daha uzun bir ömür sürebileceğinizin” sonucu ortaya çıktı. Daha iyimser hissettiğinizde, kendinizi iyi hissetme duygunuz ve ömrünüz de artar.

İyi Gelen İletişim ve Başkalarına Destek Olabilmek
Teknolojiyi görevlerimizi ve üretkenliğimizi desteklemenin bir yolu olarak düşünme eğilimindeyiz oysa çalışma temel olarak sosyal bir konudur.

Ne Yapmalı?

Teknoloji hakkında vizyoner düşünmeliyiz ki bize hizmet etsin ve başkalarıyla ilişkilerimizi geliştirebilelim. Teknolojiyi birlikte online olarak kahve içmek, birlikte film izlemek ve gerçek zamanlı olarak yorum yapabilmek için de kullanabiliriz. Ascent tarafından yapılan araştırma, daha cömert olduğumuzda, işten memnuniyetimizin artacağını ve şefkatimizin genel olarak daha fazla mutluluğa katkıda bulunacağını söylüyor.

Zihinsel Ve ​​Duygusal Mesafeyi Sağlayın
Sosyal mesafe şu anda çok kritik bir konu. Araştırmalar, bunalma ve belirsizlik duygusu hissettiğimizde daha fazla bilgi istediğimizi ve sonuçta olumsuzlukları öteleyebileceğimizi söylüyor.

Ne Yapmalı?

Bu nedenle, sağlıklı zihinsel ve duygusal molalar vermemiz önemli. Bunu bir yürüyüşe çıkarak, sadece pencereden dışarı bakarak, bir kitap okuyarak veya yeni bir hobi deneyerek yapabilirsiniz. Şükretmek önemlidir çünkü mutluluk ve doyuma katkıda bulunur. Son olarak, gerçekten harika uykunun fiziksel, bilişsel ve duygusal olarak etkisini unutmayın. İyi alışkanlıklar, çalışma günümüzde kısa molalar vermemize ve daha sağlıklı hissetmemize yardımcı olacaktır.

Read more

Aniden Evden Çalışmaya Başlamak

Uzaktan çalışmak, özellikle Coronovirus (Covid-19) sağlık krizi ve karbon ayak izini azaltmanın bir yolu olarak seyahat etmeyi yeniden düşünme sürecinde birçok insanın güncel konusu. Evden çalışmak bazı insanlar için düzenli bir uygulama ancak birçokları için bu yeni çalışma şekli, evinizde ailenizi de organize etmeniz gerekiyorsa, oldukça zorlu bir süreç.

İnsanlar aynı anda hem uzaktan çalışmanın faydalarını hem de hayal kırıklıklarını keşfediyorlar. Hiçbir insan birbirine benzemediğinden, herkese uyan tek bir yaklaşımdan söz etmek mümkün değil. Size uyan formülleri bulmak için buna hazırlıklı olan iş yerlerinden ipuçları alabilirsiniz. Teknolojiniz, alanınız ve çalışma şekliniz bir araya geldiğinde daha fazlasını yapacak ve daha iyi hissedeceksiniz. Evden çalışmak üretkenliğinizi etkilememeli.

İşte ev deneyiminden işin nasıl geliştirileceğine dair bazı pratik ipuçları:

Sizin (ve Takım Arkadaşlarınızın) Önce Neye İhtiyacınız Olduğunu Düşünün

Sınırlar Belirleyin
Evden çalışırken sürekli “çevrimiçi” olmak cazip gelebilir. Kimileri evde olmayı dikkat dağıtıcı ve odaklanmayı zorlaştırıcı bulabilir. Sınırları belirlemek, sağlıklı ve üretken bir dengeyi korumanıza yardımcı olacaktır. Her insanın yaşamına veya gününe bağlı olarak farklı sınırlara sahip olabileceğini unutmayın. Her gün programınıza karar verin ve buna sadık kalın.

Şeffaf Olun
Bilgisayar başında değilseniz, bunu meslektaşlarınızla paylaştığınızdan emin olun. Takviminizi ekibinize görünür hale getirin, kullandığınız herhangi bir ekip / işbirliği yazılımındaki durumunuzu güncelleyin veya ofis dışında otomatik yanıtınızı kullanın. Ne zaman uzakta olacağınızı ve ne zaman döneceğinizi, özellikle farklı saat dilimlerinde çalışırken ekibinize bildirin.

Aidiyet Oluşturun

Evden çalışırken ilişkileri sağlam tutmanın yollarını düşünün. Sosyal etkileşimler için bir grup sohbeti oluşturabilirsiniz – stresli zamanlarda herkes destek almayı sever. Ekip uyumunu artırmak için daha gayri resmi görüşmeler için de zaman ayırın. Video üzerinden bir meslektaşınız ile kahve içmeyi planlayın örneğin. Uzakta çalışanlar, ofiste bulunanlardan bu tür kontrol noktalarına daha fazla ihtiyaç duyarlar.
Bağlantıları Birlikte Oluşturun

Herkes kendi başına çalışırken sessiz iş deneyimine geçmek daha kolay olabilir. İşinizi ilerletmek için hızlı bir günlük sanal ekip bağlantısı kurun.

Ortaklaşa Kullanılacak Araçlar İçin Alternatifler Geliştirin

Dağıtılmış ekipler için tek bir teknoloji tüm ihtiyaçlarınızı sağlayamaz. Anlık mesajlaşma, video konferans, belge paylaşımı, dosya aktarımları vb. için bazı tutarlı araçlar seçin. Ancak, olası daha yararlı teknolojiyi aramayı bırakmayın. Bu belirsizlik sona erdikten sonra uzun süre devam eden bir süreç bulabilirsiniz.

İş düzenini Herkes İçin görünür Kılın

Çevik ekiplerden ders alın ve sanal bir proje panosu başlatın. Herkesi aynı sayfada tutmak için görevlerinizi, ilerlemenizi ve son tarihlerinizi listeleyin. Ayrıca, nereye atlayacağınızı ve gerektiğinde yardım edeceğini bilen kişilerin desteklerinden yararlanmaktan çekinmeyin.

Bilgisayarınızın Ötesine Bakın

Kameranızı Açın
Konferans görüşmeleri katılımcıları çok görevli veya daha kötü “bölge dışına” atma riskini taşırlar – çünkü görünümden gizlisinizdir. Video, uzaktan işbirliği için varsayılan ayarda olmalıdır. Yüz reaksiyonlarını ve vücut dilini görmek “odayı okumanızı” sağlar, ayrıca insanların birbirlerinin sözlerini bölme olasılığı daha düşüktür. İyi bir video görüşmesi yapmak için, bilgisayarı göz hizasında tutun – burnunuza bakmaması için bir standa yerleştirebilirsiniz. Kameraya bakın ve doğal ışık kullanın, ancak sırtınızı bir pencereye koymaktan kaçının yoksa bir siluet gibi görünürsünüz.

Veri Aralıklarını Önleyin
Wi-Fi güvenilir olmadığından mümkünse bir kablo / Ethernet bağlantısı kullanın. Bir video görüşmesindeyseniz, videonun bilgi işlem kaynaklarını korumak için açık uygulamaları kapatın. Video daha fazla bant genişliği gerektirir, bu nedenle büyük bir dosyayı paylaşmanız gerekiyorsa ikinci bir cihaz kullanmayı düşünün.

Duyduğunuza Ve Duyulduğunuza Emin Olun
Yankı (mutfak gibi) olan çok sayıda sert yüzeyli odalardan kaçının. Halı veya diğer daha yumuşak malzemelerden oluşan odalar (oturma odası gibi) seçin. Kulaklıklar bilgisayar sesinden daha iyi bir deneyim sunar. Ayrıca, bir video platformundan diğerine geçerseniz, diğerini açmadan önce kapatın, çünkü yazılım mikrofonunuzu bloke edebilir. Son olarak, çevrimiçi bir toplantıya geç kalırsanız veya konuşmuyorsanız, konuşmayı bozmamak için sesinizi kapatın.

Read more

Interface ile ‘Klasik Mavi’nin Yeniden Keşfi

Kısa bir süre önce Pantone, Classic Blue’yu 2020 için Yılın Rengi olarak ilan etti. Interface olarak, evlerimizde ve işyerlerimizde, en etkili tasarımcıların ve geleceğe odaklanmış markaların birçoğunun en son tasarımlarında ve konseptlerinde ‘Classic Blue’yu benimsediğinin farkındayız.

Mavi, evrensel çekiciliğe sahip bir renktir – belirsiz zamanlarda doğal olarak çekildiğimiz bir gölgedir. Mavi, her şey kaotik göründüğünde, güven ve istikrarın kesin bir işaretidir. Aynı zamanda doğal olarak bizi güvende ve güvenli hissettiren bir renktir. Interface olarak, işyerlerini yoğunlaşma ve sakinlik alanlarına dönüştürerek parlak etkiye nasıl kullanıldığını keşfediyoruz.

Zamansız Çekicilik

Birçok renk modaya girip çıkarken, mavi sevgimiz gerçek kalır. Sürekli olarak mavi, dünyanın en popüler ve en erişilebilir rengidir.
Neden?
Mavi gerçekten zamansız bir renk olduğu için olabilir. Mavinin doğal dünyada pek çok olumlu ilişkisi vardır ve barış ve huzur duygusu uyandırır. Aslında, indigo genellikle ‘üçüncü göz’ olarak adlandırılır, çünkü farkındalığa ve sakinliğe ilham verir. Bu derin mürekkepli ve taşlanmış tonlar, denimin günlük güzelliğini iç mekanlara getiriyor. En sevdiğimiz kot pantolonumuz gibi, asla yormayacağımız bir görünüm.

Yatıştırıcı Renkler

Classic Blue’ya derin bir dalış yaparak, koyu, zengin orta tonları ve yumuşak, soluk tonları kapsayan bir renk paleti oluşturduk. Paletimizdeki yoğun tonlar, derin Pasifik Okyanusu’nun kadife mürekkep maisini anımsatıyor. Gevrek, açık ve parlak toz mavisi tonlar, bize geniş açık mavi gökyüzü ve bulut oluşumlarının harikasını hatırlatıyor. Lavanta ile donmuş buzlu leylak ve yaban mersini de son mevsimlere hakim olan “gerçek mavilerden” uzaklaşarak önemli bir değişime işaret ediyor. Bu palete rahatça karışmak, yoğunluk ve derinlik için mavi ve gri ile karıştırılmış ince, kireçli mor tonlarını elde etmek mümkün. Bu soluk tonlar, Ultra Violet’ten (Pantone’un 2018 Yılın Rengi) daha serin, daha soluk, daha yaşanabilir tonlara geçişi temsil etmekte.


Zihinleri Genişletmek ve Düşünceleri Yoğunlaştırmak

Tüm olumlu yönleri göz önüne alındığında, mavi işyerinde inanılmaz derecede etkili bir seçimdir. Pantone, Klasik Mavi adaylıklarının ardındaki mantığı 2020 için Yılın Rengi olarak tanımladığında, iletişim, iç gözlem ve açıklık ile rengi kavramlaştırdı.

“Klasik Mavi, düşüncemizi genişletmek için bariz olanın ötesine bakmamızı teşvik ediyor; bizi daha derin düşünmeye, bakış açımızı artırmaya ve iletişim akışını açmaya zorluyor ”diyor Pantone Renk Enstitüsü İcra Direktörü Leatrice Eiseman. Rengin doğal olarak konsantrasyona yardımcı olduğunu ve özellikle teknolojik gelişmeyi hızlandırma ışığında düşüncelerin yeniden merkezlenmesine yardımcı olduğunu öne sürüyor.

Seçtiğiniz gölgeye ve yoğunluğa bağlı olarak, bir işyeri ortamında çok farklı bir ruh hali yaratmak mümkündür. Daha parlak, daha açık mavi tonları zihnimizi uyandırır ve taze düşünmenin yolunu açar. Buna karşılık, sıcak mürekkep tonları doğal olarak konsantrasyona ve odaklanmış tartışmaya yardımcı olur. Leylak ve lavanta, sakin bir çalışma ortamı yaratmak için nötr tonlarla birleşir. Klasik Blue’nun eğlenceli popları, çalışma ortamlarını çarpıcı ifade alanlarına dönüştürebilir.

2020’de mavileri nasıl kucakladığınızı görmek için takipte kalın!

 

Read more

İşyeri Tasarımında ‘Wellbeing – Bütünsel Sağlık’

Çalışan destek programları gibi inisiyatiflerin daha geniş bir wellbeing – bütünsel sağlık- stratejisinin bir parçası olması gerekir. Peki, çalışanların geldiklerinden daha sağlıklı bıraktıkları bir yer olabilir mi?

Bu, rekabetçi işverenlerin her zamankinden daha fazla ve iyi bir nedenden dolayı sordukları bir soru. Çalışanların wellbeing – bütünsel sağlığını- desteklemenin zorlukları ve bunu yapmama riskleri artmakta.

İş yeri stresinin yükselmesi üretkenlik, devamsızlık, ciro ve maliyet konusunda sıkıntı yaratmakta. Gallup araştırmasına göre, tam zamanlı çalışanların üçte ikisi işte tükenmişlik yaşıyor. Aslında Dünya Sağlık Örgütü tükenmişliği “başarılı bir şekilde yönetilmeyen kronik iş yeri stresinden kaynaklanan” önemli bir iş yeri sorunu olarak sınıflandırıyor.

Aynı zamanda, küresel olarak iş piyasası on yıllardır olduğundan daha sıkı ve bu nedenle çalışanlar, parçası olmayı seçtikleri şirket hakkında daha fazla ayrımcı olabileceklerinin farkındalar. Bu özellikle Millennials denen, işgücündeki büyük nesil için geçerli. Bu yeni nesil, işverenlerin neler sunması gerektiği konusunda geleneksel fikirleri yeniden keşfediyorlar ve çok daha az sadıklar. Aslında, 2018 yılında 36 ülkedeki işçiler Deloitte araştırmasına göre, binyılların% 43’ü daha iyi bir iş yeri deneyimi için işlerini iki yıl içinde bırakmayı öngörmekte.

Pek çok işverenin wellbeing – bütünsel sağlık – konusundaki yaklaşımlarını radikal bir şekilde değiştirmeye hazır olması, faydalardan hizmetlere, avantajlara ve işyerlerinin tasarımına kadar her şeyi irdelemeye şaşmamalı. İşverenler, çalışan yardım programları gibi wellbeing – bütünsel sağlık- girişimlerinin sınırlı başarısından dolayı hayal kırıklığına uğradılar. Yine de, birçoğu bundan sonra ne deneyecekleri konusunda çok emin değiller.

Wellbeing – Bütünsel Sağlık Kültürü
Dünya ilaç devi Boehringer Ingelheim’ın çalışmak için harika bir yer olması, bir aile şirketi olarak 130 yılı aşkın büyüme ve başarı geçmişinin ayrılmaz bir parçası. Bugün, Avrupa, Amerika ve Asya’da 180’den fazla yerde 50.000’den fazla çalışanı bulunan şirket, halen hem ilerici hem de özenli olmaya çalışan bir kültür içinde çalışanların ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanmakta.

Kısa bir süre önce Almanya’nın Biberach şehrinde şirket için yenilikçi bir yeni tesisle sonuçlanan bir projeyi yöneten Hagen Mörbel, “İnsanların yaratıcı ve yenilikçi olabileceği bir yer olması önemli ki böylece günlük talepleri karşılamak daha kolaylaşıyor” düşüncesinde.

2018 yılında şirketin dünya çapında en büyük araştırma ve geliştirme tesisi olarak açılan tesis, ekip çalışmasının ve yeniliğin gelişebileceği çevik bir işyeri olarak dikkatle planlanmış ve tasarlanmış. Bunu başarmak için, Mörbel’in “akıllı tasarım” olarak tanımladığı açık planlı, ortak bir ortam lehine, Alman geleneğinin güçlendirildiği özel ofis geliştirilmiş.


Kullanıcı Odaklı Tasarım

“Akıllı Tasarım”ın büyük bir kısmı, çalışanların alanın nasıl tasarlandığına ilişkin girdilere atfedilebilir. Çalışanlar, ekiplerde daha kolay işbirliği yapmak istedikleri kadar, herkesi görmedikleri ve herkesin göremediği bazı sessiz köşelere ve korumalı yerlere de ihtiyaçları duymaktalar.

Mörbel’e göre, genel olarak, Avrupalılar büyük açık alanlarla ve büyük gruplarla Kuzey Amerikalılara kıyasla daha az rahat olma eğilimindeler ve bu kültürel anlayış, geniş çapta benimsenen açık plan geleneğini değiştirme ve bunun yerine bölgeler oluşturma kararını etkiledi. 12-40 kişi ile sınırlı yeni Bieberach tesisi buna iyi bir örnek.

Planlamacılar artık insanların sıkıcı ve basmakalıp alanlardan kolayca ilham almadığının farkındalar. Çalıştıkları kurumlarla kişisel olarak özdeşleşmek ve aidiyet duygusu hissetmek için yollar sağlamak önem kazandı. Özel ofislerinden dışarı çıkacak 800 kişinin yeni tesiste çalışması en dikkate değer konu. Bunu akılda tutarak, yeni sakinlerden, duvarlar için, yakındaki yerlerin dev fotoğraflarından seçerek iç mekanı dekore etmelerine yardımcı olmaları istendi.
“Hiç kimse Maldivlere, Kosta Rika’ya veya başka bir yere bakmıyor” diye açıklıyor Mörbel. “Bildiğimiz sahnelere bakıyoruz. İnsanların bununla işyeri olarak özdeşleşmelerine yardımcı olmanın çok kolay bir yolu. ”

Kuruluşlar, önemlerini ve kaynaklarını öncelikle sağlık hizmetlerinin maliyetlerini düşürmeye ve üretkenliği artırmaya odaklanan stratejilerden uzaklaştırdığında işyerinde wellbeing – bütünsel sağlık-  gelişebiliyor. Giderek daha fazla sayıda kuruluş, çalışanlarının refahına yönelik yatırımlarının mali getirisi ile meşgul olmak yerine, çalışanlarına daha iyi hizmet vererek daha fazla değer yaratma konusunda kasıtlı hale gelmekteler.
Bu tür çabaların ödülü, kuruluşlarıyla güçlü bir kişisel bağlantı hisseden sadık, bağlı çalışanlar.

 

Read more

Klassis’ ten Köy Okullarına Destek

Klassis, 2019 yılında, ürün yelpazesi içinde bulunan Interface markası ve Microsoft’un desteğiyle çok değerli bir sosyal sorumluluk projesine imza attı. Doğu ve Güneydoğu illerinde eğitim veren ilkokul, ortaokul ve lise binalarının fiziki koşullarını iyileştirmek adına geliştirilen projede, sınıf ve ortak alanların zeminleri halı ile kaplandı. Bu sayede öğrenciler ve eğitimciler, daha sağlıklı ve daha sıcak bir eğitim ortamına sahip oldular.

Microsoft Ankara ve İstanbul ofis binalarındaki iç mimari yenileme çalışmaları çerçevesinde yenilenecek olan halıların büyük çoğunluğu okullarda kullanılmak üzere temizlendi. Köy Okulları Yardım Derneği, Baykuşhane gibi değerli ekiplerden de alınan bilgilerle de birlikte Doğu ve Güneydoğu illerinde zemin kaplamasına ihtiyaç duyan okullar tespit edildi. Interface karo halılarının uzun seneler kullanıma olanak veren yapısı sayesinde halılar ilk günkü kadar yeni ve temiz bir şekilde tüm destek ekipmanı ile birlikte köy okullarına iletildi. Öğretmenlerden velilere kadar büyük bir destekle yapılan uygulamanın ardından öğrenciler hijyenik ve sıcak bir ortam sunan yeni sınıflarına kavuşmuş oldu.

Pozitif etkilerin iyilikten ve birliktelikten doğduğuna inanan Klassis ve Interface, eğitim yapılarına yaptığı mekansal destek sayesinde 4.000 m²’ ye yakın alanda halı değişimi sağlamış oldu. Klassis, daha sağlıklı mekân üretimine yaptığı katkıyı sürdürmek adına benzer sosyal sorumluluk projelerine imza atmaya önümüzdeki yıllarda da devam edecek.

Read more

 ‘Generation iGen’ den 6 Eğitim ve İş Yapma Trendi

 

Teknoloji olmadan asla yaşayamayan ilk nesil, eğitim ve iş manzaralarını değiştiriyor.

Doğduğun günden bu yana modern teknolojiyle büyüdüğünü hayal edebiliyor musun? iGen hayal edebiliyor. 1995-2012 yılları arasında doğan iGen, internete ve kişisel cihazlara evrensel erişimi olmayan bir dünyayı asla deneyimlemeyen ilk nesildir. En eski anılarına bağlı teknoloji sayesinde, iGen, daha önce herhangi bir neslin deneyimlemediği şekilde, çalışma hayatına ve okula farklı bir şekilde bakıyor.

Steelcase, bu eşsiz grup ve eğitim ve işyeri tasarımındaki ufuktaki trendler hakkında daha fazla bilgi edinmek için Londra’daki Clerkenwell Tasarım Haftası’nın 10. yıldönümünü ziyaret etti. Orangebox Dijital Yöneticisi Nathan Hurley orada “Akıllı Öğrenme: iGen’in Eğitim Deneyimi İşyerini Nasıl Etkileyecek” hakkında görüşlerini açıkladı. Hurley’nin bu nesli öncüllerinden farklı kılan şeyleri ve bugün ve yüksek öğretim kurumlarını ve işyeri tasarımını etkilediğine inandığı altı trend hakkındaki fikirleri şöyle:

1. Akıllı Öğrenme: Büyük İşletme ve Daha Büyük Markalar
iGen yetişkinleri, eğitim söz konusu olduğunda bile kendilerini sabit müşteriler olarak görüyorlar. Hurley, yalnızca akademik mükemmelliği ile tanınan bir üniversiteyi aramak yerine, öğrencilerin aradıkları deneyimi sağlayacak öğrenciler için nasıl “alışveriş” yaptıklarını aşağıdaki gibi özetledi.

Dikkatlerini çekmek için, yüksek öğrenim kurumları, büyük şirketlerle aynı şekilde markalaşarak bir yaşam tarzı satmaya yatırım yapıyorlar. Londra Büyükşehir Üniversitesi’nden araştırmacılar, üç üniversitenin pazarlama etkileri konusunda üniversiteye girmesi muhtemel 190’dan fazla genç yetişkini araştırdı. Sonuçlar, öğrencilerin bir üniversitenin sosyal ortamına odaklanan değer markalama öğelerini ve bir üniversiteyi değerlendirirken kurumun misyonuna ve değerlerine odaklanan daha geleneksel pazarlama materyallerinden çok daha yüksek olan öğrenci desteği miktarını göstermektedir.

2. Sosyal Kampüs
Kütüphane yeni öğrenci birliğidir. Sessiz, odak iş için bir yerden geçiş yapan kütüphaneler artık öğrencilerin tek başlarına veya çeşitli ortamlarda birlikte çalışabilecekleri hiper bağlantılı alanlardır. Yenilikçi tasarımlar öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayarak en verimli olmak için ne zaman, nerede ve nasıl çalışmak istediklerine dair bir seçenek sunar.

Güzel kütüphanelerde okuduktan ve işbirliği yaptıktan sonra, iGen mezunları genellikle bekledikleri teknoloji ve performansa sahip olmayan işyerlerine girerler. Alan, işlevsellik ve tasarım açısından düşürmek, onları işyerinden memnuniyetsizlik potansiyeli ile karşılar. Hurley, kuruluşların teknolojiye öncelik vermeleri ve en iyi yetenekleri çekmek ve elde tutmak için çeşitli alanlar sunmaları gerektiğine dikkat çekiyor.

3. Ters Çevrilmiş Öğrenme
Hepimiz 4 C’yi duyduk – iletişim, işbirliği, eleştirel düşünme ve yaratıcılık. Şirketler bugün bu yumuşak becerileri öğrencilerde arıyorlar, bu yüzden yüksek öğrenimde geliştirilmeleri ve geliştirilmeleri hayati önem taşıyor. Bu davranışları destekleyen bir pedagoji, öğrencilerin evde profesörlerinin önceden kaydedilmiş video derslerini izledikleri ve sınıftaki akranları ile ödev yaptıkları öğrenme sürecidir. Ters çevrilmiş bir sınıf, hareketliliği, grup çalışmasını ve bilgi ile etkileşimi teşvik eden farklı bir tasarım yaklaşımı gerektirir.

4. Üniversite ‘YouTube’
iGen’in YouTube’da öğrenemeyeceği çok az şey var. 2017 yılında YouTube, insanların platformda her gün 1 milyar saatin üzerinde video izlediğini bildirdi. iGen çevrimiçi öğrenmeye aşinadır ve bunu geleneksel yöntemlere tercih ederler. Online eğitimdeki bu güven, Massive Open Online Kurslarında (MOOC) popülerliğe yol açtı. Hurley, burada herkesin, her yerde talep üzerine bir şeyler öğrenebileceğini söylüyor.

Bu derslerin fiziksel alan üzerinde bir etkisi vardır, bu da öğrencilerin daha akıcı olduklarını gösterir, böylece öğrencilerin eğitim aldıkları dijital alanı yansıtır. Eğitim kurumları ve işyerleri öğrenim için daha gayri resmi ve esnek araçlara yönelmeyi düşünmelidir.

5. Kariyer ‘Tinder’
iGen yaşam boyu bir iş bulmaya çalışmıyor; on yıl boyunca aynı işe sahip olmayı düşünmüyorlar. Potansiyel pozisyonlar için açık fikirli olmak, Switch App ve Labor Xchange gibi uygulamalar binlerce iş fırsatına anında erişim sağlayarak birçok iGener’in yeni bir iş için bir tarih bulmakta olduğu gibi sola veya sağa kaydırmasına izin vermekte.

Ancak, işe alım yapanlara ne olur? Kuruluşlar, yeni bir iş bir tık uzakta olduğunda iGen işçilerini kalmaya nasıl teşvik ediyor? Bu soruların cevapları tam olarak gelişmemiştir, ancak Hurley şimdi eğitimi ve öğrenmenin ve çalışmanın gerçekleştiği fiziksel alanı yeniden düşünmek için mükemmel bir fırtınada olduğumuzu önermekte.

6. Yapışkan Kampüs
Google bir çalışanın kampüste ihtiyaç duyduğu her şeyi sunar – her öğün için ücretsiz yiyecek, spor salonları, masaj terapistleri – avantajlar çok iyidir, işçiler kalır. Hurley, üniversiteler Google gibi yenilikçi şirketlerin liderliğini takip ediyor. İlk kez, yüksek öğrenim kurumları, 7/24 açık ve en iyi deneyimi sunan kampüsler yaratarak, büyük öğrencilerin ayrılmayı hayal edemediği bir deneyim olan deneyimsel tasarımla ilgileniyor.

https://www.steelcase.com/research/articles/topics/education/six-education-work-trends-generation-igen/

Read more

Türk Sporunun ve Genç Sporcuların Destekçisi Klassis

2017 ve 2018 yıllarında Türkiye Ralli Genç Pilotlar Şampiyonası’nda üst üste iki kez şampiyon olan Ralli Pilotu And Sunman, Klassis’in de sponsor olduğu Castrol Ford Team çatısı altında yarıştığı 12-13 Ekim 2019 tarihlerinde Kocaeli’de gerçekleşen yarıştan da ödülle döndü.

37. Ford Otosan Kocaeli Rallisi’ni kendi kategorisinde ilk sırada tamamlayarak şampiyonluk yolunda büyük avantaj elde eden And Sunman ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İstikrarlı çizgisini devam ettiren pilot, motor sporlarının desteklenmesi gerektiğinin altını çizerek sponsorluk anlaşmalarının önemini vurguladı. Motor sporlarına olan merakını ve kariyerine nasıl başladığını anlatan Sunman’ın, geleceğe dair hedeflerinden bahsettiği ve genç sporculara tavsiyelerde bulunduğu röportajını aşağıda bulabilirsiniz.

Motor sporlarına merakınız ne zaman başladı? Ne zaman ralli pilotu olmaya karar verdiniz?

Motor sporlarına merakımın ne zaman oluştuğuna tam olarak hatırlayamıyorum. Küçüklüğümde bile çeşitli motor sporu dallarını izler ve otomobillerin süratleri ve sürücülerin değişik pilotajlarından çok etkilenirdim. Yaşım ilerledikçe de ilgim biraz daha şekil almaya başladı ve bu kadar çeşitliliği olan bir spor dalında özellikle hangi dalları sevdiğime karar verebilir vaziyete geldim. Bunların arasında Ralli de vardı, fakat her ne kadar etkilenmiş olsam da bu sporun bir parçası olabileceğimi hayal bile edemezdim. Ta ki yaklaşık 5-6 yıl önce babam ve annem Türkiye Historik Ralli Şampiyonasına bir adet Fiat 131 ile katılana kadar. Onların bu girişimi, bana artık bu sporun bir parçası olabileceğimi gösterdi. Yolculuğuma Prokart ve V2 Challenge gibi pist yarışları ve Karşıyaka Tırmanma yarışı ile başladım. Hemen ardından da ailemin bana bir adet Fiesta R2 ralli otomobili temin etmesi ile ralli maceram başlamış oldu.

2017 ve 2018’de kendi kategorinizde şampiyon oldunuz. Genç yaşınızda elde ettiğini bu başarıları neye bağlıyorsunuz? Başarılı olmanızdaki en büyük etkenler nelerdir?

Ailemin bu konudaki hem maddi hem manevi desteği, ralli kariyerimi başlatmış olan en büyük etken. Bunların yanı sıra Castrol Ford Team Türkiye gibi profesyonel bir yarış

garajında yarışmanın sunduğu imkanlar, hayatımda önemli yeri olan insanların verdiği manevi destek, ve tabii ki Klassis gibi değerli sponsorların verdiği destekler bu spordaki başarımın arkasındaki en büyük etkenler. Arkasında böyle körükleyici kuvvetler olan sporcunun üstüne düşen şey ise kararlılığını korumak ve çok çalışmak.

Motor sporlarının ülkemizde yeterince desteklendiğini düşünüyor musunuz? Motor sporlarında daha iyi yerlere gelinebilmesi için ne gibi çalışmalar yapılmalı?

Ülkemizde motor sporları maalesef zamanında gördüğü desteği ve ilgiyi görmemektedir. Bu spor için farkındalık oluşturmak çok önemli. Daha fazla reklamı yapılmalı, sürekliliği ve sporcu kitlesinin korunması için de sporculara daha çok destek olunmalı.

 Sponsorluk anlaşmalarının sporda nasıl bir öneme sahip olduğunu düşünüyorsunuz?

Motor sporları heyecanlı ve ekstrem olduğu kadar yüksek maliyetli sporlardır. Bu durumlarda sponsor desteği bu sporun yapılabilmesindeki en önemli etkenlerden biridir.

Motor sporlarındaki kariyeriniz ile ilgili olarak gelecekteki hedefleriniz nelerdir?

Ralli sporunda birçok klasman bulunmaktadır ve bu klasmanların bazıları diğerlerine göre daha fazla rekabet içermektedir. Yarışmacı olarak katıldığım ilk iki sezonumda Gençler Şampiyonluğu elde ettim ve artık kendime daha yüksek bir hedef koymak istiyorum. Hedefim kendimi git gide daha da zorlu olacak klasmanlarda geliştirerek ve bu klasmanlarda da başarılar elde ederek olabileceğimin en iyisi olmak. Daha da uç bir hedef olarak yurt dışında yarışabilmeyi söyleyebilirim.

Genç bir sporcu olarak motor sporuna meraklı diğer gençlere vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?

Motor sporlarına meraklı ve heyecanlı bütün gençlere vereceğim ilk tavsiye istedikleri heyecanı trafikte aramamaları olur. Son zamanlarda daha fazla genci motor sporlarının içine sokmayı hedefleyen Tosfed Yıldızını Arıyor gibi organizasyonlar meydana çıktı. Bu gibi organizasyonlar, meraklı gençlerin kesinlikle kaçırmaması gereken fırsatlar. Motor sporlarını takip etmelerini ve bu spora dahil olabilecekleri her türlü fırsatı kollamalarını, karşılarına çıktığı anda değerlendirmelerini tavsiye ederim.

Read more

‘Yeni İş & Yeni Kurallar’ Steelcase Flex ile yeniden tanımlandı.

Firmalar, tüketicilerin neye ihtiyaç duyduklarını anlama yarışındalar. Rakiplerinden daha yenilikçi, daha fantastik ve yaşamı değiştiren bir şeyler sunmak en büyük hedefleri. Bu yüzden yöneticiler odaklarını ekiplere yönelttiler; yenilikçiliği teşvik etmek ve sunabilecekleri farklı düşünce ve yaratıcılığı sağlamak için bir kültür inşa etmek birinci öncelikleri.

Steelcase tarafından yürütülen yeni bir araştırmaya göre, insanların % 90’ı yeni ve daha iyi fikirler oluşturmak için işbirliğinin şart olduğunu söylüyor. Benzer şekilde yöneticilerin de % 93’ü başarılı bir fikir üretmek için işbirliğinin gerekli olduğuna inanıyor. İşbirliğinin arttırıldığı bir çalışma prensibini benimsemek günümüzde daha da önem kazanmakta.

Steelcase araştırmacıları ve tasarımcıları 20 yıldan fazla bir süredir işbirliği üzerinde çalışıyorlar. Son zamanlarda yaşanan, yeni bir tür ekip çalışmasına doğru makro kaymayı anlamak adına Kuzey Amerika, Orta Doğu ve Avrupa’daki yüksek performanslı ekipleri inceleyen Steelcase, iki baskın iş türüne odaklanmış ekiple karşılaştı:

Yeni Fikir Üretimi: Yeni ürün, hizmet ve çözümleri hayal etmek ve yaratmak.
Kusursuz Uygulama: Hızlı ve öngörülebilir şekilde pazara fikir üretmek ve geliştirmek.

Odak alanlarının ne olduğuna bakılmaksızın, bu ekipler karmaşık sorunları çözme ve işi daha hızlı yapma konusunda baskı altındalar. Bireyler, genel takıma katkılarındaki önceliklerinde aşırı işbirlikçiler. Araştırmamızda gördük ki, günleri hiç bitmeyen bilgi ve fikir alış verişiyle dolu, ekip içi öğrenmeyi harekete geçiren, meraklarını ve müşteriyle olan bağlantılarını geliştiren birçok çalışan var. Hızlı yineleme döngülerinde işleyen işler birbirine bağlılar ve projeler akıcı bir forma sahip. Bu karşılıklı bağımlılık ve hız, temel olarak, eski takım kavramından farklı.

Yeni Takımların Farkı Ne?

Bu ekiplerin çoğu, çalışmalarını yapılandırmak için tasarım düşünme metodolojilerini ve çevik davranışları benimsemiş durumdalar. Birçok ekip, daha hızlı hareket etmelerine ve müşterileriyle daha yakın olmalarına yardımcı olmak için günlük stand-up, sprint ve atölye çalışmaları gibi uygulamaları kullanıyorlar. Bu etkinlikleri ve davranışları anlayarak, bu ekiplerin yeni şekillerde çalışmasına yardımcı olacak alanlar tasarlayabiliriz.

Yaratıcı problem çözme, tasarım odaklı düşünme metodolojisi fiziksel ve bilişsel olarak aktif bir yapıya sahiptir. İnsanlar ayakta durur, oturur, çizer, hareket ettirir ve malzemeleri ve nesneleri hareket ettirir. ‘Yeni İş’ artık çok daha dinamik ve hızlı. Bu yüzden de ekipler, atölye çalışmalarına liderlik etmek, beyin fırtınası yapmak, duvarları ve yazı tahtalarını içerikle doldurmak ve fikirlerini paylaşmak için bir araya gelmekteler. Ekip üyeleri birlikte oturuyorlar ve böylece gerçek zamanlı olarak birbirleriyle etkileşime girebiliyorlar, uyum kuruyorlar ve daha hızlı çalışıyorlar. Ayrıca, odaklanmak, bilgileri özümsemek ve kendi fikirlerini işlemek için gruptan çekilme anlarına ihtiyaç duyuyorlar.

Çevik Dönüşüm

Çeviklik, başlangıçta yazılımcıların geliştirdiği ve şimdi hız, esneklik ve müşteri odaklılığı arttırmak için birçok endüstri tarafından kullanılan bir dizi değer ve ilkeyi kapsayan bir kavram. Çevik ekipler, çalışmaların hızlı bir şekilde yürütülmesi, ilerlemenin izlenmesi ve iş akışını yeniden düzenlemesi için bir dizi faaliyet yapılandırırlar. Uygulamaları günlük stand-up toplantıları, çift tabanlı çalışma, sprint incelemeleri ve sprint retrospektiflerini içerir. Bu ekipler sürekli olarak çalışma modları arasında geçiş yaparak, tek başına ve işin gerektirdiği şekilde birlikte çalışırlar.

Peki Yeni Takımlar Ne İstiyor?

Steelcase araştırmacılarına göre, şirketler ekiplerini daha iyi hale getirmek için bu 3 şeyi göz önünde bulundurmalı:

Takımlar için bir “ev” inşa et çünkü ekip alanının rolü sadece çalışmanın kendisini desteklemesi değildir, aynı zamanda insan boyutuyla ilgilidir.
Süreç yönetimi için “esnek bir alan” oluştur çünkü ekipler, süreçlerine ayak uydurabilen ve akışlarını devam ettiren dinamik bir alana ihtiyaç duyarlar
Takımları güçlendirin çünkü ekipler, bireysel tercihler ve proje ihtiyaçları ile hızlı bir şekilde başa çıkmak için çevreleri üzerinde kontrole ihtiyaç duyarlar.

‘Steelcase Flex’ ile Tanışın

‘Steelcase Flex’ çalışma hayatına yeni bir soluk getirmek amacıyla Steelcase araştırmacılarının, yeni çalışma hayatına ilişkin analizlerini derledikleri ‘Yeni İş & Yeni Kurallar’ makalesi ışığında geliştirilmiş bir koleksiyondur. Koleksiyon, kendi başlarına iyi çalışan entegre bir ürün ailesi olduğu kadar, tüm koleksiyonun farklı türlerde ekip alanları oluşturmak için birlikte en iyi şekilde çalışmasını sağlayan akıllı ve düşünceli detaylarla tasarlanmıştır.

Koleksiyonun ilkeleri ekiplerin güçlendirilmesine, mekanların talep üzerine değişikliğe adapte olabilme esnekliğine, iş akış sürecinin takip edilebilirliğine, her tür ekibe uyumluluğa, çoklu çalışma modellerini destekleme kapasitesine, dinamik takım komşuluklarına, mobil olabilmeye, ‘wellbeing’i herkes için gerçeklemeye, mahremiyetin korunmasına, yüksek performans sağlamaya ve teknolojik olarak en yeniyi kullanmaya dayanmaktadır.

Steelcase Flex koleksiyonu, ekiplere, talep üzerine yeniden düzenlenebilecek alanlar yaratırken, kişisel tercihler ve proje ihtiyaçları için doğru olan mekanlar ve ortamlar yaratma konusunda güç vermektedir. Küçük çaba ile ekip tarafından talep üzerine uyarlanabilen koleksiyon kendiliğindenlik için tasarlanmıştır – farklı günlük aktiviteler arasında bir beyin fırtınasından bir atölyeye veya stand-up’tan sprint incelemesine geçmeyi kolaylaştırır.

Çalışma sürecini görünür ve takip edilebilir kılan Steelcase Flex, ekiplerin çalışmalarını nereye giderse gitsinler, oluşturmaları, paylaşmaları ve taşımaları için geniş fırsatlar sunmaktadır. İnsanlar işten etkinliğe geçerken tam doğru ortamı yaratabilen koleksiyon, bireyin görüşünü kaybetmeden ekibin ihtiyaçlarını karşılayarak, çoklu çalışma modlarını olanaklı kılmaktadır. Hiper-işbirliğine dayalı ekiplerin değişen etkinliklerini ve davranışlarını destekleyen Steelcase Flex, sunduğu konfor ve mobiliteye uygun yapısı ile çalışanlar için mutlu bir iş hayatı vaat etmektedir.

Günlük aktiviteler kadar hızlı hareket etmek için tasarlanmış yüksekliği ayarlanabilir masa, sadece tek bir kabloyla hareket etmenizi sağlayan tek kordonlu entegre teknoloji, gizlilik veya mütevazı tercihler için ve tek veya çift kullanımlı olarak konumlandırmanıza izin veren üstü kavisli ekranlar bunlardan sadece birkaçı.

 

Read more

Pozitif Etki Yaratma Yolları Yazı Dizisi – II | Karbon Nötr Malzemeler

Dünya Sağlık Örgütü ve Hastalık Kontrol Merkezleri, iklim değişikliğinin 21. yüzyılda insan sağlığı için en büyük tehdit olduğunu söylüyor. Yapılı çevrenin Dünya’nın iklimi üzerindeki olumsuz etkisini durdurmak ve hatta tersine çevirmek için, bir projenin tüm karbon ayak izini neyin oluşturduğunu anlamak önemlidir. Bir bina için, bu iki tür karbon emisyonuna bakmak anlamına gelir:

  • Operasyonel karbon, bir binanın ömrü boyunca kullandığı (ısıtma ve soğutma gibi) enerjiden kaynaklı yayılan karbon dioksittir.
  • Gömülü karbon, inşaat malzemelerinin üretimi, nakliyesi ve inşaatı sırasında yayılan karbon dioksittir.

Her iki emisyon türünün azaltılması anahtar önem arz ediyor, ancak en büyük ve en acil eylem gömülü karbonu azaltmaktır. Bu alanda, mimarlar ve tasarımcılar bir inşaat projesine giren malzemelerin ne olduğu üzerinde büyük bir etkiye sahip tabii. Dikkatli ürün seçimi sayesinde, yeni inşa ve yenileme projelerinde karbon ayak izinin azaltılmasına yardımcı olunabilir. Ve üreticilere ürünlerinin karbon ayak izini sorarak, tüm ürün tedarik zincirleri dönüştürülebilir.

Düşük karbonlu ürünleri tanımlamanıza yardımcı olacak araçlar da mevcuttur. Bu yılki Greenbuild’de ilk defa yapılan, yeni ve ücretsiz bir çevrimiçi kaynak olan “İnşaat Hesaplaması (EC3) aracı”, tasarımcılara farklı bina ürünlerinin bir projenin karbon ayak izine nasıl katkıda bulunduğunu anlamalarında yardımcı olabilir. EC3 aracı, gömülü karbon emisyonlarını azaltan ürün ve malzemelerin seçimi için pratik stratejiler sağlayabilir. Ayrıca, karşılaştırmalı olarak fiyatlandırılan ürünleri de gösterir; bu nedenle “daha ​​çevreci” bir ürün elde etmenin bir maliyet sorunu olması gerekmez.

Read more

Pozitif Etki Yaratma Yolları Yazı Dizisi – I | Şeffaflık Dokümantasyonu

 

İnşaat sektörünün dünyanın en büyük sera gazı üretimine yol açtığını biliyor muydunuz?

Toplam küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 40’ından bahsediyoruz… Ve uzmanlar, küresel ısınma kritik noktasından dönebilmeyi istiyorsak yapılı çevrelerden kaynaklı karbon salınımını önümüzdeki 15 yıl içerisinde minimalize etmek durumundayız. Aynı zaman zarfında, dünya genelinde 900 milyar metrekare yeni bina ve büyük yenileme çalışmalası öngörülürken hem de…

Architecture 2030’a göre, küresel bina stoğuna 2,3 trilyon metrekare yeni alan ekleyerek 2060’a gelene kadar var olanın ikiye katlanması bekleniyor.

Bunu bilerek, mimarlar ve tasarımcılar yeşil özellikleri barındıran, döngüsel bir ekonomiyi ve daha sağlıklı bir iklimi destekleyen ürünleri seçmeyi önemsemek durumundalar. İmkansız mı görünüyor? Doğru bilgi ve araçlarla bu seçimi sağlamak, aslında düşündüğünüzden daha kolay.

Gerçek şeffaflığı isteyin!

Sürdürülebilir ürünler üretme dürtüsü arttıkça, bu ürünlerin çevre ve sağlık iddialarının meşruiyetini sağlama ihtiyacı da artmaktadır. Öyleyse, ürünlerin insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerini değerlendirmek çok önemlidir, denebilir.

Bu bilgiyi bulmanın ve teyitlemenin bazı kilit yolları nelerdir, derseniz cevap: Şeffaflık dokümantasyonu.

Çevresel Ürün Beyanları (Environmental Product Declarations: EPD’ler), ürünlerin yaşam döngüsü ve çevresel etkisi hakkında şeffaf, doğrulanmış ve karşılaştırılabilir bilgiler sunar. Yalnızca yeşil bir iddia veya sözle değil, bir EPD ürün bilgilerini tutarlı bir şekilde paylaşır, kamuya açık bir standarda göre onaylı ve güvenilir bir üçüncü taraf görüşü sağlar.

Sağlıklı Ürünü Bildirimleri (Health Product Declarations: HPD’ler) ürün bileşenlerini ve tehlikelerini açıklar. Bir HPD, iyileştirme fırsatlarını keşfetmek ve o ürünün kullanılma şekli için herhangi bir tehlikenin var olup olmadığı hakkında bilgi sağlamak adına doğru bir kaynaktır.

Üreticiler, üretim süreçleri, ürün içerikleri ve hem çevre hem de insan sağlığı üzerindeki genel etkileri hakkında bilgi vermelidir. Şeffaflık belgeleri bu bilgiyi bulmak için harika bir başlangıçtır, ancak kişisel açıklamaların ve tasdiklenmemiş sözlerin; bir üründe neler olduğuna dair tüm resmi veya olabilecek sağlık etkilerini her zaman size sunmadığını unutmayın. Bu nedenle daha derine inmek kritik öneme sahip: Üreticilerin, ürünlerinin güçlü ve zayıf yönlerini aktarma süreçleri hakkında daha fazla bilgi isteyin.

Read more

Yeni İş. Yeni Kurallar.

Hiper-işbirliğinin ekip çalışmasını ve ‘ben’i nasıl yeniden tanımladığı üzerine…

En iyi iş yerlerinin, ekibin kolektif ihtiyaçlarını desteklerken, aynı zamanda bireylerin ihtiyaçlarını da besleyecek şekilde tasarlanması gerekiyor. ‘Yöneticinin sana ne dediğini unut!’ mottosuyla yeni iş yapma biçimlerini aktardığımız yazımızın özeti şöyle: “Takım”da bir “Ben” var.

Neden takımlar? Neden şimdi?
Hız, karmaşıklık, yapı bozumu; hayatta kalmak ve büyümek için şirketlerin her gün başa çıkması gereken şeyler bunlar. Şirketler yenilik yapmak zorundalar – ve bu da yeni bir işbirlikçi ekip türünü besleyen bir kültürü gerektiriyor. Takım halinde çalışan insanlar daha hızlı inovasyon yapar, daha iyi sonuçlar elde eder ve daha yüksek iş memnuniyeti bildirirler. Aslında, işyerinde işbirliğini teşvik eden şirketlerin yüksek performans gösterme olasılıkları beş kat daha fazla ve daha karlı bir tablo çiziyor.

Buna karşılık, takımlar her zamankinden daha hızlı hareket etme baskısı altında. En yüksek performanslı takımlarda durum farklı. İşleri hakkında çok az şey geçmişte yaptıklarını andırıyor. Bu yeni ekipler sürekli işbirliği yapıyor. Günleri, hızlı bir yineleme döngüsünde çalışan, hiç bitmeyen bir bilgi ve fikir alışverişiyle dolu. Görevleri birbirine bağımlı ve projeleri akıcı bir nitelik sergiliyor.

Peki bu yeni ekip çalışması her zaman yaptığımızdan farklı mı? Yüzme takımı ile basketbol takımı arasındaki farkı düşünün. Yüzücüler kendi şeritlerinde kalırlar, ancak basketbol oyuncuları sürekli etkileşimde bulunur ve geçiş yaparlar, kazanmak için birbirlerine güvenirler. Bugün takımların da bunu yapması gerekiyor – hızlı bir akışa sahip olmak, ekip üyeleri arasında zıplamak, birbirlerinin fikirlerini yineleyerek geliştirmek gerekiyor. İşin ilerlemesini sağlamak için herkes sorumluluk alımak ön koşul.

Yeni Bir İş Türü
Günümüzde birçok ekip, çalışmalarını yapılandırmak için tasarım düşüncesi metodolojilerini ve çevik davranışları benimsemekteler. Faaliyetlerini ve davranışlarını anlayarak, bu ekiplerin yeni şekillerde çalışmasına yardımcı olacak alanlar tasarlamak mümkün.

Tasarım Odaklı Düşünme
Yaratıcı problem çözme için bir metodoloji öneren tasarım odaklı düşünme yaklaşımı fiziksel ve bilişsel olarak aktif olmayı yapısında barındırıyor. Ekipler, atölye çalışmaları ve beyin fırtınası yapmak, duvarları ve yazı tahtalarını içerikle doldurmak ve fikirlerini paylaşmak için bir araya geliyorlar. Ekip üyeleri birlikte oturarak iletişimde kalıyorlar ve daha hızlı çalışıyorlar. Ayrıca, odaklanmak, bilgileri özümsemek ve kendi fikirlerini işlemek için gruptan çekilme anlarına ihtiyaç duyuyorlar. Yapılan işler bağlamında çalışanlar, ayakta duruyorlar, oturuyorlar, çiziyorlar, malzemeleri ve nesneleri hareket ettiriyorlar. Yapılan işi dinamik ve hızlı kılan da bu işleyişin kendisi.

Çevik
Çevik, yazılım geliştirmeden elde edilen süreç odaklı bir metot olarak hayatımıza girdi ve şimdi hız, esneklik ve müşteri odaklılığını geliştirmek için birçok endüstri tarafından kullanılmakta. Çevik ekipler, çalışmalarını hızlı bir şekilde yürütülmelerine, ilerlemenin izlenmesine ve iş akışını yeniden düzenlemelerine yardımcı olacak bir dizi faaliyet yapılandırmaktalar. Uygulamaları günlük standup toplantıları, çift tabanlı çalışmalar, sprint incelemeleri ve sprint retrospektiflerini içermekte. Bu ekipler sürekli olarak çalışma modları arasında geçiş yaparak, gerektiğinde tek başına ya da birlikte çalışmaktalar.

kaynak: https://www.steelcase.com/teams/

Read more

Bir Mekanı “İyi Tasarlanmış” Yapan Nedir?

Bu sorunun birden fazla cevabı var. İş yerinde verimin yüksek olmasını sağlayan mekan mı iyi tasarlanmıştır? Ya da kullanıcılarının sağlıklı bir çevrede var olabilmelerine olanak sağlayanı mı? İhtiyaçları karşılayan çözümlerin ekonomik olması mı “iyi bir tasarım” ortaya koyar yoksa?

Günün sonunda, bir iç mekanın amacı, o mekanın fonksiyonunu karşılayabilmek ve kullanıcının anlamlı şekillerde etkileşim kurmasına yardım etmektir. Bunu yapmanın bir yolu ise, beş temel duyuyu harekete geçiren alanlar tasarlamaktır: görme, ses, dokunma, koku ve tat.

Bireyler olarak, duyularımızla bilgi alır ve algılarız (algı). Sonra, bu bilgiyi bizim realitemizi şekillendiren anlayışımıza (bilişe) işleriz. Büyümekte olan bir çocukken, çevremizdekileri görmek, dokunmak, koklamak, tatmak ve dinlemek gibi yöntemlerle, dünyayı “anlamaya” çalışıyorduk. Beynimizde oluşan çoklu duyusal bağlantılar, yetişkin bir bireyde de aynı şekilde anlam ve hafıza yaratmayı sağlar.

Duyularımızı tekil olarak düşünmemize rağmen, beş duyu esasen birlikte çalışırlar. İnsanlar objeleri ve mekanları, görmenin yanı sıra ses ve dokunuşla da algılıyorlar. İnsanlar, titreşimleri hissederek ve hareketleri gözlemleyerek de sesleri tecrübe ediyorlar. Ne kadar çok duyuyla deneyimlersek mekanı, bir ana, nesneye, uzaya o kadar güçlü bir şekilde bağlanırız. Sonuç olarak, yaşadığımız ve çalıştığımız yerlerde tasarım parametrelerini düşünürken, duyusal deneyimi de dahil etmek mekanın niteliklerine büyük katkı sağlayacaktır.

İyi aydınlatılmış, renkleri, dokuları görünür kılan, zeminden tavana malzeme seçiminde düşünülerek seçim yapılmış, doğru havalandırma sistemleriyle temiz hava sunabilen mekanlar tasarlamak, hem insan sağlığı hem de üretilen tasarımın niteliği anlamında büyük önem arz ediyor.

Read more

Konforlu ve Verimli Ofisler Nasıl Tasarlanır -2

“Konforlu ve Verimli Ofisler Nasıl Tasarlanır” sorusunun yanıtlarını aradığımız yazı dizimizin 2. bölümünde ortak kullanım alanlarına odaklanıyoruz.

Jump Space

‘Jump Space’, gün içinde çok kısa bir süre için kullanılan, etkinlikler arasındaki geçişleri desteklemek için kolay erişilebilir konumda olan çalışma alanlarıdır. Bu nedenle, ‘peyzaj’ içinde yüksek insan akışı olan veya hareketli kavşaklara yakın yerlerde bulunurlar. ‘Jump Space’, farklı birimlerden veya başka türlü karşılaşmayan ekiplerden insanları birbirine bağlamaya yardımcı olabilir. Rahat koltuklar ve farklı yüksekliklerde masalar ile yapılandırılabilir.

 

Group Work: Clubhouse

Clubhouse’, genellikle uzun vadeli bir proje için görevlendirilen bir takıma ait olan bir çalışma alanıdır. Çeşitli sabit, mobil, kişisel ve uzak teknolojiler kullanarak insanların görevler ve etkinlikler arasında kolayca ve sezgisel olarak hareket etmelerini sağlayan, çeşitli bireysel ve grup çalışma noktalarından oluşan ‘Clubhouse’, içindeki yakınlığı ve kişisel kimliği koruyarak, verimliliği arttırmaya yardımcı olarak ve devam eden işi göstermek ve paylaşmak için geniş yüzeyler sunar. Bu yapılandırma sınırları tanımlamıştır, ancak görsel erişim için geçirgenliği vardır.


Cove

‘Cove’, bireysel iş noktalarının veya ortak alanların yakınında bulunan ve insanların kısa bir süre boyunca buluşmalarını ve bağlantı kurmalarını sağlayan küçük alanlardır. Katılımcıların etrafındakileri rahatsız etmek istemediği küçük ve hızlı toplantılar için idealdir. Bu nedenle, ‘Cove’ ofisin geri kalanını rahatsız etmemek için yeterli bölümlere sahip olmalıdır ve ayrıca sabit veya kişisel teknolojiler için bağlantılar yoluyla uzak katılımcıları dahil etme olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu alanlar genellikle birbirine yakın çalışan kişiler tarafından kullanılır.

Workshop

Workshop’, insanların yeni fikirler üretmek ve çalışmalarını artırmak için birlikte çalışması için ideal ortamı sağlar. Yeni eserleri görmek ve yaratmak için analog ve dijital yüzeylere ve araçlara kolay erişim olanaklarına sahip olmalıdır. Bu alanlarda insanlar fiziksel olarak bulunmasalar bile kolayca görebilir ve duyabilirler. Farklı mobil mobilya çeşitliliği dağılımı ve gruplandırılması, insanların çalışma alanı için en uygun olanı seçmelerine ve düzenlemelerine izin verirken, yeterli dolaşım alanı hareketi teşvik eder. https://www.archdaily.com/923422/how-to-design-comfortable-and-efficient-offices-individual-workspaces

Read more

Her Karışım Bir Uyumdur!

Dünya çapında modüler zemin döşemeleri ve sürdürülebilirlik alanlarında lider konumda olan Interface’in son koleksiyonu Look Both Ways™ tasarımcılara; modern beton ve mozaik döşeme estetiğini, lüks vinil karo (LVT) ve karo halının akustik, bakım ve performans özellikleriyle bir araya getirme olanağı sunuyor.

Ürün Tasarımı Başkan Yardımcısı Kari Pei ve ekibi tarafından yaratılan Look Both Ways, birbirini tamamlayan doku ve desenleri çiftli kombinasyonlarla kullanmaya imkân tanıyor. Sert zeminler ve yumuşak materyalleri, farklı karakterdeki hareketli veya sakin tasarımlarla tek bünyede toplayan koleksiyon, madenlerden ilham alan renklerle canlı tonlar arasında dengeleyici bir rol oynuyor.

Sert ve yumuşak zeminler arasında pürüzsüz bir geçiş sağlayan ve rahatlıkla bütünleşen bir tasarım anlayışını ön plana çıkaran Look Both Ways, tasarımcısı Pei tarafından şöyle tanımlanıyor: “Oyma efektlerinin ve konfeti motiflerinin özgün yorumu sayesinde koleksiyon, beton ve mozaiğe yeni bir soluk getiriyor. Mutluluğu ve odaklanmayı teşvik eden bir renk ve doku çeşitliliği barındıran Look Both Ways, birçok zemin döşemesi alternatifine kıyasla daha çok ses emilimi sağlıyor. Sert zeminlerden yumuşak zeminlere, tüylü yüzeylerden düz yüzeylere, desenli dokulardan tek renkli tasarımlara uzanan pek çok kombinasyon sunan koleksiyon; yürüdüğünüz zeminden çok daha fazlasını vadederek, sizleri iki kez düşünmeye sevk ediyor.’’

Birlikte Güçlenen Kusursuz İkili: LVT ve Karo Halı

Look Both Ways, insanların gerçekleştirdiği aktivitelerin etkisi ve bunların kentsel yaşama ait desen, doku ve estetik algısı gibi öğelerle etkileşimi üzerine derinlemesine bir keşfe çıkıyor. Koleksiyonun her bir parçası tek başına güçlü bir etkiye sahipken, birbirine entegre edildiğinde ise dinamik ve dönüşebilir mekanlar yaratıyor. Koleksiyonun her biri 50×50 cm ebadında olan LVT ve karo halı ürünleri; Interface’in modüler zemin sistemlerinin genelinde olduğu gibi, herhangi bir geçiş profiline ihtiyaç duymadan kolaylıkla ve verimli bir şekilde yan yana döşenerek, bütünleşmiş bir yüzey elde edilmesine yardımcı oluyor. Dördü karo halı, dördü LVT olmak üzere toplamda sekiz üründen oluşan Look Both Ways koleksiyonu; desen, doku ve renk skalasında sunduğu çeşitlilikle sınırsız sayıda tasarım kombinasyonunu mümkün kılıyor.

Geri dönüşümlü naylondan imal edilen karo halı ürünleriyle Look Both Ways, çevreye salınan sıfır karbon ayak iziyle tasarımda esneklik sağlıyor. Bütün Interface ürünlerinde olduğu gibi, Look Both Ways’in her bir parçası da tamamen ‘carbon neutral’ özellik gösteriyor.
Look Both Ways’in tasarımcısı Pei, koleksiyonun öne çıkan yanlarını şu sözleriyle vurguluyor: “Yaratıcı bir fikir ve fonksiyonun tasarımla buluşması sonucu Look Both Ways, sonsuz varyasyonla işleyen ve kullanıcılarını memnun eden bir mekân yaratılmasına katkıda bulunuyor. Koleksiyon, doğal ve sentetik materyalleri alışılmadık ve çarpıcı kombinasyonlarla bir araya getiriyor. Malzemenin özüne ve ağırbaşlılığına işaret eden tek parça dokular ile keyifli renk seçkisiyle hareketlenen konfeti motifleri bir araya gelerek, birlikte rahatlıkla çalışan sınırsız sert ve yumuşak zemin kombinasyonları yaratıyor.’’

Read more

Konforlu ve Verimli Ofisler Nasıl Tasarlanır -1

Çalışma deneyimize ilişkin her şey hızlıca değişirken sizlere “Konforlu ve Verimli Ofisler Nasıl Tasarlanır” sorusunun yanıtlarını arayan bir yazı dizisi hazırladık.

Birçok insanın çalışma şekli değişti, ancak çoğu ofis hiçbir mekânsal arayışa girmeden aynılığını korumaya devam ediyor. Yenilikçiliğin her duvarı yıkmak ve oyun alanı yaratmak anlamına gelmediği gerçeğini cebimize koyarak şunu unutmamalıyız ki bir ofisin tasarımında, her iş türünün ihtiyaçları ve detayları ayrı olarak dikkate alınmalıdır. Her işleve özel, alanları düzenlemek için daha iyi ve daha kötü yollar vardır ki kimi yapılandırmalar belirli etkinlikler için işe yararken diğerleri için anlamsız sonuçlar doğurabilir. En önemli husus, çalışma alanlarının konsantrasyon ve odak için boşluk sağlarken etkileşime izin vermesidir. Ofiste geçirdiğimiz bir gün boyunca farklı yerlere otururuz; konsantrasyon arar, konuşur, toplantılara katılır ve yeni fikirleri tartışırız. Alanın yapılandırması kadar iş verimliliği için de konfor çok önemlidir. Aydınlatma, sıcaklık, gürültü, masa yüksekliği ve koltuk konforu bu denklemin bir parçasıdır. Kendini rahat hissetmeyen bir kişi, çalışmaları hakkında düşünmek yerine, rahatsızlıklarının nedenini düşünüyor olacaktır.

 

Geleceğin ofisleri, inovasyonu ve uygulamayı yürüten yetenekleri çekmeli, teşvik etmeli ve elinde tutmalıdır ve aynı zamanda her şirketin stratejisini hayata geçirmesi çok önemlidir. Ofis çalışma alanlarının, meslektaşlarla paylaşılan çalışmalarla manevi bir bağlantıyı kolaylaştırmak, üretkenliği ve verimliliği artırmak için bir platform oluşturmak ve doğal bir insan etkileşimi ve yaratma deneyimini teşvik etmek için tasarlanması önemlidir.

Herman Miller, karmaşık günlük aktiviteleri ve değişen iş çözümü ihtiyaçlarını anlamaya dayanan bir dizi ürün geliştirmiştir. “Living Office” adı verilen bu güncel anket, insanların herhangi bir ofiste ve herhangi bir işyerinde gerçekleştirdikleri 10 ortak etkinliğin analizi üzerinedir. Ofis projelerini tasarlamanıza yardımcı olacak bu iki bölümlü rehberin alt başlıkları şöyledir: ‘Bireysel Çalışma’, ‘Grup Çalışması’, ‘Fikirlerin Sunumu ve Tartışılması’ ve ‘İş ve Çatışma’.

Bireysel Çalışma: Haven
Haven, kapalı bir oda, ev ofisi veya duvarları bölerek korunan bir alan olabilir. Bu alan dikkatinizi dağıtmadan konsantre bir şekilde çalışabileceğiniz ama aynı zamanda rahatlayabileceğiniz bir barınak olarak çalışıyor. Kullanım amacına bağlı olarak, bu konfigürasyon bir çalışma yüzeyi ve ergonomik bir koltuk sunduğu gibi daha rahat bir görünüm sağlar. Teknolojinin ve diğer araçların kişisel kullanımı için uygun bir değerlendirme sağlamanın yanı sıra, ‘çalışma alanının’ ortasında ortak bir barınak bulunabilir.

Hive

Genel olarak, ‘Hive’, birkaç kişinin uyumlu, bireysel ve işbirliği içinde çalışabileceği bir ortam sağlayan bir grup iş istasyonudur ve verimliliği artırmak için ortak alandan yararlanır. Yapılandırması bireysel çalışma noktaları ve ergonomik koltuklardan oluşan bir kombinasyon sunar. Mekansal bölünmelerdeki farklılıklar, depolama alanlarının sayısı ve limitleri, mekanın karakterini ve geliştirilecek işi tanımlar. Diğer ergonomik hususlar, sabit ve ayarlanabilir teknolojilerin yerleştirilmesini içerebilir.

Read more

Açık Ofis Tasarımı İçin Ses Yalıtım Önerileri

İş hayatında açık ofis anlayışı hakim olduğu sürece, gürültü problemi de var olmaya devam ediyor. Bu sebepten ötürü modern çalışma alanlarının tasarımında kurumsal tasarımcılar ve şartname belirleyiciler, gürültü seviyesini ve çalışanların bireysel alanlara duyduğu ihtiyacı dikkate almalıdır.

Interface tarafından 2019 yılında düzenlenen ‘What’s That Sound?’ isimli Çalışma Alanı Akustik Araştırması’na göre, gürültülü ofis ortamları stres ve huzursuzluk düzeyinde ciddi bir artışa sebep oluyor. Araştırmaya katılanların %50’sinin verdiği yanıta göre, gürültü seviyesi çalışan adaylarının bir işi kabul etmesinde önemli bir etkiyi sahip.

Peki gürültü probleminin altında yatan esas sebep nedir? Bu sorunun temel kaynağı yüksek oranla ofis tasarımındaki zayıflıklardan geliyor.

Açık ofis planı anlayışının ardında yatan esas gaye işbirliğini teşvik etmek olsa da, Harvard Business School tarafından yapılan bir araştırma gösteriyor ki, bu düzenleme biçimi ustaca tasarlanmadığı vakit çalışan üretkenliğini ve işbirliğini negatif yönde etkileyebiliyor. Interface’in akustik araştırmasının sonuçlarına göre, Dünya üzerindeki çalışanların yaklaşık üçte biri (%32) açık bir ortamda kendilerine tahsis edilen bir masada veya iş istasyonunda çalışıyor. Fakat tüm katılımcıların yalnızca %31’i, işverenlerinin telefon konuşmaları ve birebir görüşmeler için kendilerine özel alanlar sağladıklarını belirtiyor.

Gürültüyle ilgili endişeleri ortadan kaldırmak adına işbirliğinin önünü kesmek, fayda sağlayacak bir çözüm değildir. Bunun yerine tasarımcılar, çalışanların farklı ihtiyaçlarına ve çalışma biçimlerine uyum gösterecek ve materyal seçimiyle ses yalıtımını hesaba katacak ofisler tasarlamalıdır.

Kaynak: https://blog.interface.com/sound-advice-open-office-design/

Read more

Steelcase’den Depolama Sistemlerine Yeni Bir Soluk: Lockers Collection

Steelcase geliştirdiği Lockers Collection ile yeni doğan ofis anlayışına ve değişen depolama ihtiyaçlarına yenilikçi bir çözüm getiriyor. Bu koleksiyon, iş hayatındaki dinamiklerin bireysel yaratım sürecinden toplu yaratım sürecine kaymasıyla beraber, çoğunlukla ortak alanları merkez alan, aynı anda bireysel ve ekip çalışmasına ev sahipliği yapan mekânsal bir oluşuma işaret ediyor.

Yenilenen Ofis Algısını Şekillendirin

Günümüzde depolama ünitelerinin işlevi sadece muhafaza etmenin çok daha ötesine gidiyor. İster tek bir kişi tarafından sahiplenilsin, ister toplu bir çalışma alanında konuşlandırılsın; Lockers Collection’ın özgün çizgisi kişisel depolama, mahremiyet ve mekânsal bölünme kavramlarına yeni bir boyut kazandırıyor. Bilgi paylaşımını görünür kılarak işbirliğini teşvik eden ve ortak kullanıma açık alanlar yaratarak ekip üyeleri arasındaki bağı güçlendiren bu sistem, ofis atmosferinin bütününde çok yönlü bir araç olarak hizmet veriyor.

Ofise Yayılan Çok Yönlülük

Lockers Collection’ın geniş seçenek sunan yelpazesi, ofis içinde kullanıcıların her türlü ihtiyacını karşılıyor. Ebatlardaki çeşitlilik, küçük kişisel eşyalardan bagaj ve kıyafete kadar her şeyi depolamaya imkân tanırken; farklı yükseklik ve endeki varyasyonlar açık plan düzeninde mekânsal bölünmeyi mümkün kılıyor.

Depolama ünitelerinin yüzeyine beyaz yazı tahtası ekleyebilme seçeneği, ofis sakinlerine ekipleriyle bilgi paylaşımı yapabilecekleri ve spontane işbirlikleri doğurma potansiyeline sahip bir mekan sunuyor. Koleksiyon hem hareketli hem yerleşik çalışanlar için bir merkez yaratarak, şahsi eşyalarının güvenliğinden ziyade işlerine odaklanmalarına şans veriyor.

Kişiye Özel Depolama Üniteleri

Geniş materyal seçkisi sizlere markanızı ve kurum kültürünüzü ifade etme özgürlüğü tanıyor. Çeşitli renklerde melamin, metal ve dokuma malzeme seçeneklerine sahip koleksiyon, her türlü estetik anlayışına uyum sağlıyor.

Farklı Kilit Seçenekleri

Lockers Collection, klasik anahtarlı sistemlerden, daha ileri düzeyde RFID, tuş takımlı ve çevirmeli sistemlere kadar pek çok farklı kilitleme seçeneği sunuyor. Anahtarsız kilitler kullanım ve erişim kolaylığına sahipken, acil durumlar için ana anahtar ve batarya yedeği ile gelişmiş yönetim olanakları sağlıyor.

FONKSİYONEL ÇEŞİTLİLİK SUNAN UYGULAMALAR

Hareketli Çalışanlar

Lockers Collection hareketli çalışanların mekana hızlıca yerleşmesine ve adapte olmasına izin verirken, şahsi eşyalarını depolayabilecekleri ve gönül rahatlığıyla bırakabilecekleri bir alan temin ediyor.

Atanmış Hareketli Çalışanlar

Tahsis edilmiş depolama üniteleri, ofis boyunca hareket halinde olan çalışanlara kişisel eşyalarını depolamaları için daha fazla ihtiyaç duydukları alanlar sunarak, mekânın diğer göçebe çalışanlar için açık kalmasına müsaade ediyor.

Yerleşik Çalışanlar

Geniş depolama üniteleri giysiler, spor çantaları ve yeme içme araçları için elverişli alanlar içerirken, ofis sakinlerine işe bağlı ve organize kalmalarına imkan veriyor.

İşbirliği

Koleksiyon, çalışanlara beraber yaratabilecekleri alanlar sağlıyor. Yüzeyleri beyaz yazı tahtası veya raptiyeyle not iliştirilmeye müsait kumaşlarla kaplanan üniteler işbirliğini teşvik ederken, öte yandan değerli depolama alanları tedarik ediyor.

Mekânsal Bölünme

Lockers Collection özelleşmiş bölgeler, toplantı alanları, ekip bölgeleri ve yeniden canlandırılmış mekânlar yaratarak, odaklanmaya çalışanlar için bir sınır görevi gördüğü gibi; mekân tanımlamaları yaparak ekiplere aidiyet hissiyatı veriyor.

Ekip Depolaması

Ekip üyelerinin ortak kullanımına açık depolama alanları, zaman tasarrufunun yanında projelerin de organize edilmesine katkı sağlıyor.

Kaynak: https://www.klassis.com/wp-content/uploads/2019/06/Lockers.pdf

 

 

Read more

İnovasyon İçin Gelecek Nesli Hesaba Katmak

Bir önceki blog makalemizin devamı niteliğinde olan bu yazımızda, önceden sıralanan 12 eylem ve yeni nesil çalışanların iş üzerindeki etkisi arasındaki ilişkiye dikkat çekmeyi amaçlıyoruz.

Daha önceki kuşaklardan farklı olarak yeni nesil çalışanlar, iş zincirinin tüm halkaları yararına, işverenlerinden daha fazla talepte bulunmaktadırlar. Farklı jenerasyonları bünyesinde barındıran şirket ve ekiplerde inovasyon, kendine yeni bir sosyal sorumluluk edinmektedir. Artık sadece bir kazanç kapısı anlamına gelmeyen inovasyon, kişisel veya kurumsal bütünlüğü ve hedefleri güçlendirmektedir.

‘‘Gelecek nesil inovasyon sağlayıcılar, gelecek yaratıcı zümredir.’’ – Becky Wang, CEO ve Kurucu Ortak, Crossbeat

Bağımsızlığa, sağlık ve refaha, istikrarlı gelişmeye ve ortak fayda sağlayan etkileşime değer veren bir jenerasyon; sadece sosyal iletişimi değil, aynı zamanda çalışma alanı tasarımını da etkisi altına almaktadır.

İnovasyonun Gerçekleşmesi İçin Fiziki Mekân Yaratmak

Fiziki mekânların ikamet eden sakinler üzerindeki etkisi azımsanmayacak derecede büyüktür. Buna bağlı olarak bir mimar veya tasarımcı, yaratıcılık ve inovasyonu zenginleştirecek fiziki mekânlar yaratma sorumluluğunu asla hafife almamalıdır.

Gürültü yoğunluğu ve gizliliğin ihlali, çalışanların açık-plan ofis tasarımlarından memnuniyetsizliğinin önde gelen sebepleridir. Araştırmalar da göstermektedir ki, açık-plan ofislerde yüz yüze iletişim ve işbirliği daha az olmaktadır.  Çevresel stres; çalışan sağlığı, mutluluğu ve üretkenliği üzerinde kilit bir etmen olduğundan dolayı, tasarımcılar planlama aşamasında bu durumu öngörmelidirler.

Ofis mekânları iş gücü ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde evrim geçirdikçe, tasarımcılar konfor hususunda ekstra değer vermeye başlamışlardır. Biyofilik tasarım araştırması ve WELL Yapı Standartları’nın yükselişi, modern çalışma alanlarının artan teknolojik ihtiyaçlarını dengelemek suretiyle bu argümanı tasdiklemektedir.

İnovasyon; doğası itibariyle anladığımız ancak her zaman kolayca açıklayamadığımız, tanımlaması zor bir kavramdır. İstenilen her koşulda ve zamanda gerçekleşemeyeceği gibi, yaratıcılıkla el ele yürütülmelidir. Fiziksel ve ruhsal uyuşmazlığı ortadan kaldırmak şirketlerin ve tasarımcıların ortak sorumluluğudur: Firmalar için bu sorumluluk, çalışanların yaratım kabiliyetini geliştirmek için kurumsal kültüre odaklanmayı gerektirirken; tasarımcılar ise tamamen besleyici ve ilham verici mekanlar tasarlamakla alakalıdır.

Kaynak: https://blog.interface.com/creativity-innovation-in-the-workplace/

Read more

Çalışma Alanında Yaratıcılık ve İnovasyon Nasıl Teşvik Edilir?

İnovasyon ne demektir? İnovatif olmak ne anlama gelir?

Interior Design ve Interface ev sahipliğinde düzenlenen İnovasyon Konferansı’nın açılışında katılımcı konuşmacılar; inovasyonun perakende satış, kuruluşlar ve sürdürülebilirlik bazında nasıl etki gücüne sahip olduğu konusunda kendi bakış açılarını paylaştılar. (Tüm günün özeti için, Interior Design’ın tam kapsamlı etkinlik haberine göz atabilirsiniz.)

Peki, günün en önemli çıkarımlarından biri neydi? İnovasyon ancak yaratıcı düşünceye müsaade eden fiziksel ve psikolojik bir mekân tasarladığınızda gerçekleşir.

Tasarım Odaklı Düşünme Modelini Alt Üst Etmek

Problem çözme ve inovasyon için popüler bir  çalışma çerçevesi çizen tasarım odaklı düşünce, beş aşamalı süreciyle tasarımcılara problemleri sistematik bir şekilde ele almalarına olanak tanımaktadır.

Yüzyıldan fazladır şirket mirası olarak zamana adapte olmayı ve yenilenmeyi benimsemiş IBM gibi firmalar, tasarım odaklı düşünceyi bir adım öteye götürmüşlerdir.  IBM’i bu misyonu edinmeye iten IBM Tasarım Odaklı Düşünce Sistemi veya başka deyişle  ‘girişimci düşünce’, tasarımcıları görevler arası ekiplerin içine dahil ederek, tasarım odaklı düşünceyi Dünya çapında uygulandığı ekipler üzerinde evrensel yaklaşım haline getirmeyi amaçlamaktadır.

‘‘IBM bizim üzerinde çalıştığımız şeyi değiştirdi, şimdi ise bizler nasıl çalıştığımızı değiştirmeye çalışıyoruz. Problemlerin kendilerinin uyarlandığı gibi, bizim problemleri çözme yollarımız da uyarlanmalıdır.’’ – Seth Johnson, IBM Tasarım Programı Direktörü

Girişimci tasarım odaklı düşünce, normal tasarım odaklı düşünce sürecini ‘gözlemle, yap, yansıt’ döngüsüne sadeleştirmektedir.

Standart tasarım odaklı düşüncenin doğrusal çerçevesinden ziyade; IBM’in girişimci modeli ekiplere sürecin ihtiyaç duyulan noktasından başlama şansı vererek, daha verimli ve inovatif çalışma düzeni yaratmaktadır.

Tasarım Odaklı Düşünce Kuruluşlarda Nasıl Var Olacak?

IBM bugün bulunduğu konuma nasıl geldi? Bu sorunun cevabı IBM’in yarattığı, yaratıcılığı teşvik eden ve ‘kavramsal çeşitliliği’ destekleyen kültürün altında yatıyor.

Peki diğer kuruluşlar IBM’in bu yaklaşımını nasıl uygulayabilir? İş yerinde güven ve işbirliğini odak edinerek, yönetici koçu ve Innovators + Influencers kurucusu Michael O. Cooper, şirketlerin bu amaca ulaşmak için uygulaması gereken adımları şöyle sıralıyor:

  1. Psikolojik güveni sağlayın.
  2. Kavramsal çeşitlilik üreten ekipler yaratın.
  3. Kurum içinde yüksek düzeyde güven kültürü inşa edin.
  4. Çalışanlara bağımsız yetkiler verin. Merak ve deneyimleme duygularını teşvik ederek, bir sebebe dayalı olmak üzere yapılan hataların arkasında durun.
  5. Kaliteli işleri ve gösterilen çabayı takdir edin.
  6. İş sıralaması oluşturmak için zaman ve çaba harcayın. Sadece e-posta yoluyla il planını takip edemezsiniz.
  7. İşbirliğini beslemek adına çalışanlara işlerini yapmalarını için ihtiyaç duydukları bilgileri sağlayın.
  8. Bürokrasiyi azaltın ve mümkünse ortadan kaldırın.
  9. Yeterli kaynakları ve zamanı yaratın.
  10. Ekseriyetle destek, rehberlik ve geri bildirim sağlayın.
  11. Mekân ve zaman kavramlarını yakınsak ve ıraksak düşünce için elverişli hale getirin.
  12. Daha ilgi çekici işler bulun veya yaptığınız işi daha ilginç kılmanın yollarını araştırın.

Bu husustaki anahtar nokta, dıştan gelen inovasyonun içten gelen yaratıcılık tarafından yönetildiğidir. Şirketlerin ayak uydurması gereken ise, çalışanlarına yaratıcılıklarını ortaya koymalarına müsaade etmek ve işlerine anlam katabilmeleri için psikolojik açıdan ideal karakterde bir mekân yaratmaktır.

Kaynak: https://blog.interface.com/en-uk/creativity-innovation-in-the-workplace/

 

 

 

Read more

Threefold Architects’ten Ofis Planlamasına Üretken Yaklaşım: Farklı Aktiviteleri Tek Bünyede Barındıran Duvar Sistemi

Threefold Architects tarafından tasarlanan konut geliştirme şirketi Pocket Living’in Covent Garden, Londra’daki ofisi; 40 metre uzunluğunda, çalışanlara mesken olarak işlev gören ve kamusal/kişisel alanlar arasında geçirgen ve dinamik bir zar rolü gören bir duvar sistemi merkezinde inşa edilmiştir.

Firmanın tasarım odaklı ve uygun bütçeli yaklaşımına uygun olarak gösterişten uzak malzemelerle inşa edilen duvar sistemi; fonksiyonel ve biçimlendirici bir eleman edasında mevcut ofis binasının alışılagelmişin dışındaki geometriye sahip plan şemasını sarmalamaktadır.

 

Duvar boyunca geçirgen yapıyı sağlayan itinayla düzenlenmiş açıklıklar, katmanlandırılmış çalışma alanında ve şehir manzarasını çerçeveleyen gerçek pencereler üzerinde farklı görüş açıları yaratmaktadır. Ofis alanındaki aktiviteler arasında ayrıştırıcı rol gören duvar; aynı zamanda toplantı odaları, dinlenme ve kantin alanları gibi farklı işlevlerde kullanılan mekânları kapsamakta ve çevrelemektedir.

Duvar sistemi farklı mekânlarda geçiş yaptıkça, işlevi de çeşitlilik göstermektedir: Özel toplantı odasında oturma grubuyla başlayıp; esas çalışma alanında geniş depolama alanlarını içererek ve gerek ayrışmış ekip toplantıları gerekse bireysel çalışma için kullanılan mekânlarda ince bir marangozluk örneği göstererek devam edip; tam donanımlı bir mutfak, yemek alanı ve dinlenme odası biçimlendirerek son bulmaktadır.

İskandinav çamından üretilen beyaz lekeli kontrplağın hakim olduğu sistem, uygun maliyetli ve dayanıklı materyallerden faydalanarak kullanıcı için verimli ve uzun ömürlü bir çözüm sunmaktadır. Kontrast yaratan açık gri çelik strüktürden inşa edilen iskelet panel ebatları arasındaki varyasyonu vurgularken; baştaki ahşap kütlesinden nişlerle evirilen alanları ifade eden mat gece mavisi laminat, mutfak tezgâhlarını açığa çıkarmaktadır.

Bu projenin başarısı ise; ekip çalışması ve kültürü üzerinde olumlu etkiye sahip olan işbirlikçi açık çalışma alanlarıyla itinayla tasarlanmış kişisel alanları entegre eden esnek bir ofis yapılanması için büyümeye elverişli, yenilikçi ve çok yönlü bir organizasyon şeması sunmasında yatmaktadır.

Kaynak: https://www.archdaily.com/914265/pocket-living-workspace-threefold-architects

 

Read more

Steelcase’den Ofislerinizde Kişisel Alanlar Yaratan Akustik Çözüm: Officebricks Acoustic Pods

Steelcase tasarımı Officebricks Acoustic Pods, çalışma alanları içerisinde yüksek ses yalıtımına sahip modüler kapsül sistemleriyle cezbedici kişisel alanlar yaratıyor.

İş Yerinde Arzulanan Mahremiyet

Günümüzde çalışma alanlarında yaygınlık gösteren açık plan anlayışıyla beraber gelen kapalı ve kişisel alanlara duyulan ihtiyaç giderek artıyor. Dünya üzerinde 30’dan fazla müşteriyle yürütülen araştırma sonuçlarına dayanarak Steelcase; duyulan ihtiyaçlara, ofis içindeki programlanmaya ve arzu edilen organizasyon düzenine göre 1:6 ile 1:10 oranları arasında değişen kişisel özel alanlara yer verilmesini öneriyor. Officebricks Akustik Kapsülleri çalışanlara arzu ettikleri kişisel alanları sunarak kalabalık insan topluluklarına hizmet eden mekânlarda en üst seviyede ses yalıtımı sağlıyor.

Konsantre Ol, Tercihini Yap ve Kontrol Et

Steelcase ve Microsoft işbirliğiyle 2017’de yapılan araştırmaya göre, çalışanların %85’i konsantre olmakta güçlük çektiğini belirtirken, %86’sı ise üzerinde çalıştıkları görev tanımından hareketle nerede ve nasıl çalışmak istedikleri hakkında seçim ve kontrol haklarının olmamasından şikâyet ediyor.

Akıllı Tasarım

Officebricks Akustik Kapsülleri’nin montajı herhangi bir delme, yapıştırıcıyla birleştirme ve vidalama işlemine ihtiyaç duyulmadan hızlı ve kolay bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Söküm aşaması ise ofis alanının yeniden düzenlenmesine ve yerleşimine imkân tanıyarak kusursuz bir şekilde halledilebiliyor. ‘On Air’ işareti çalışanlara kapsülün aktif olduğunu belirterek gizliliğin korunmasına katkı sağlıyor.

Akustik Konforunuz için Tasarlandı

Lamine emniyet camı ve akıllı tuğla sistemlerinden imal edilen Officebricks Akustik Kapsülleri çift yönlü bir ses yalıtımı sağlıyor. Dış mekândaki sesler içeriye ulaşmazken, içerideki sesler ise dışarıya sızmadan görüşmeler gizliliğini koruyor. Düşük gürültülü havalandırma sistemi ise akustik konforunuza zarar vermeden sağlıklı bir iklim ve keyifli bir atmosfer yaratılmasına yardımcı oluyor.

İş tanımı, görev sorumluluğu ve yaratıcılık merkezinde yürütülen ‘mahremiyet’ odaklı araştırmadan hareketle Steelcase; iş yerinizin yerleşim planına bağlı kalarak akustik konforunuzu artırmak amacıyla kilit tasarım prensiplerini bünyesinde barındıran farklı planlama yaklaşımları tanımlıyor. Doğru düzenleme biçiminin seçimi uygulanacak kuruluşun iş kültürü, iş gücü hareketlilik düzeyi, iş takip süreci, protokolleri ve mevcut gayrimenkul yatırımları gibi farklı etmenlere bağlı olarak değişkenlik gösteriyor.

Yüksek Performans Garantisi

Avrupa menşeili bileşenleriyle Almanya’da üretilen kapsüller; sensör aktivasyonlu ve düşük gürültülü havalandırma sisteminin yanında 35 dB üzeri akustik performansıyla kendi muadilleri arasında piyasanın zirvesinde bulunuyor.

 

Read more

İş Yerinde İnovatif Sistemler

İş Yerinde İnovatif Sistemler

Interface tarafından tasarlanan Merkez Üssü’nü konu alan blog yazımızın devamı niteliğinde olan bu yazımızda projenin sürdürülebilirlik ve inovasyon kapsamında sunduğu diğer gelişmelere değiniyoruz. Binanın inşasındaki karbon oranıyla verdiği mücadelenin yanında, Merkez Üssü projesi aynı zamanda süregelen su kullanımıyla ilgili de yeni çözüm önerileri getiriyor. Çatıda biriken yağmur sularını toplayan 15,000 galon hacmindeki yeraltı su tankı, her yıl 100,00 galon su depolama performansına sahip. İşlenebilir nitelikte olup içilmeye müsait olmayan su, sifon armatürlerine aktarılmak veya çatıdaki yeşil alanları sulamak gibi farklı işlevlerde kullanılıyor.

Geliştirdiği yeni teknolojisiyle enerji tasarrufu kapsamında sektöre önemli bir ivme kazandıran HVAC soğutulmuş kiriş sistemleri de Merkez Üssü’nde inovasyon amaçlı kullanılan sistemler arasında yer alıyor. ABD’de henüz yaygın olmayan bu sistem, yüksek sıcaklıkta nem kontrolü sağlayarak kullanıcı konforunu artırmak gibi pek çok avantaj sunuyor. İlaveten, daha az kurulum alanı gerektirdiği için yüksek tavan aralıklarına ve daha geniş depolama alanları elde etmeye olanak tanıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Integral Group bünyesindeki Integral Consulting Engineering, the Atlanta Studio yöneticilerinden Stanton Stafford, Interface ile yaptıkları işbirliğini şöyle özetliyor: ‘’ Interface ile çalışırken, yeni genel merkezlerinin kurumsal kimlik kapsamında sürdürülebilirlik alanında taşıdıkları lider çizgilerini yansıtmasını odak noktamız edindik.’’  Stafford, Interface ile ortaklaşa güttükleri çalışma prensiplerini detaylandırmaya devam ediyor: ‘’Geliştirdiğimiz çözümler çerçevesinde Interface ekibinin beklentileri ekonomik gerekçelerden fazlasını içeriyordu. Enerji ve su tüketimi analizlerini takiben, su toplama tankı ve soğutulmuş kiriş sistemleri gibi firmanın hedefleri doğrultusunda fayda sağlayacak seçimler yaptık.’’

Yeşile Geçiş

Çevre bilinci gelişmiş bir çalışma alanı yaratma prensibi çalışanlarına ve ziyaretçilerine farklı ulaşım opsiyonları sunmayı da beraberinde getiriyor. Interface yeni lokasyonunu toplu taşıma araçlarına (MARTA) oldukça yakın bir mesafede konumlandırarak, daha konforlu bir bisiklet sürme deneyimi için depolama alanları ve duş üniteleri gibi diğer imkânları da sunuyor. Çalışanlar ve ziyaretçiler de bu durumu fırsata çevirerek toplu taşımanın genel merkeze yakınlığından faydalanıyor.

İnsanların ve Gezegenin Yararına

Interface, kendi genel merkezleri ve müşterileri için tasarladığı diğer binalarda olduğu gibi, Merkez Üssü projesinde de pozitif mekânlar yaratma misyonundan ödün vermiyor. LEED Platinum sertifikası ve WELL standartlarını karşılamayı hedef edinen yeni genel merkez, sürdürülebilirlik hassasiyetini ve çalışan konforunu entegre ederek tek bünyede topluyor.

Yeşil binaların derecelendirilmesinde Dünya çapında en yaygın kullanılan sistem olan LEED;  insanların, yaşadığımız gezegenin ve ticari kuruluşların ortak yararı için, binaları kaynak verimliliği, performans yüksekliği, sağlık koşulları ve maliyet etkinliği hususlarında onaylayan bir değerlendirme mekanizması görevini üstleniyor. WELL standartları ise sağlık koşullarını daha bütüncül bir yaklaşımla ele alarak, insan sağlığı konusunda gelişmeler kaydetmek için tasarım, işleyiş ve çalışma tarzı hususlarını ehlileştirmeyi amaçlıyor.

Çeşitli zorluklarla ve kısıtlamalarla karşılaşmasına karşın, Merkez Üssü projesi yenileme kapsamında yaptığı bilinçli seçimlerle LEED ve WELL standartlarını karşılamayı başarıyor. Örneğin, toplu taşımaya yakın mesafede olmak LEED kıstaslarını desteklerken, beraberinde getirdiği gürültü problemi WELL standartları için sorun teşkil ediyor. Bu çelişkili durumun üstesinden gelmek için, Interface kalın camlarla yalıtılmış dış cephesiyle binanın akustik ihtiyaçlarına cevap veriyor.

JLL, Perkins+Will, MSTSD ve Parkside Partners gibi firmalarla yaptığı  ortaklık sonucu Interface, sürdürebilirlik ve sağlık doğrultusundaki hedeflerinde başarıya ulaşırken, aynı zamanda çalışanları ve müşterilerinin fayda sağladığı fonksiyonel bir mekan elde ediyor.

Temel İlkelere Dönüş

2015 yılında Interface, sürdürülebilirlik doğrultusundaki hedeflerini üretim fazından ileriye taşımak için konsept bazında fikirler üretmeye odaklandı. Merkez Üssü projesi ise geçmişte temelleri atılan sürdürülebilirlik ekseninde çalışanlara, partnerlere ve ziyaretçilere ithaf edilmiş bu idealin hayat bulmuş hali olarak karşımıza çıkıyor. Arka planında uzun yıllardır planlanan bir odak noktası taşıyan bu proje, Interface’in yaşadığımız gezegeni yenileme ve daha yaşanılabilir bir hayat kurgulama farkındalığının altını çiziyor.

Bu doğrultuda Interface, gelecekte de çevresel dönüşümde farklılıklar yaratmak ve faydalı bir iz bırakmak adına endüstriyel bazda sağladığı olanaklarla sürdürülebilirlik eksenindeki çalışmalarını perçinlemeye devam edeceğinin sinyallerini veriyor.

Read more

Interface Tarafından Tasarlanan Sürdürülebilirlik ve İnovasyon Üssü

Interface; yeni genel merkezlerini inşa ederken sadece kullanıcıları, tasarımcıları ve çalışanları için değil, aynı zamanda yaşadığımız gezegen için de fayda sağlamayı kendine prensip edinmiştir. Herkes için daha iyi bir gelecek sağlama düşüncesinden yola çıkarak, blog serilerimizde Interface’in global ölçekteki yeni genel merkezlerinin tasarım ve inşa anlamında sürdürülebilirliğe verdiği önceliğe odaklanıyoruz.

Şehrin İçinde Orman

Midtown, Atlanta, ABD’de konumlanan Interface’in yeni genel merkezi, şehrin bitki örtüsünü yeniden canlandırmak gayesiyle aldığı genel merkezlerde ‘yeşil’ bir cephe yaratma kararına bağlı kalıyor. Firmanın ‘Orman Misali Bir Fabrika’ metodolojisine atıfta bulunan binayı yeşil bir cepheyle sarmalama fikri, sürdürülebilirlik ve üretkenlik kapsamında yeni adımlar atmak için yerel ekosisteme ilham kaynağı oluyor.

Binanın Kuzey ve Doğu cephelerini sarmalayan geri dönüşümlü polyester örtü, beyaz renkte transparan bir orman kimliğine bürünüyor. Sonuç ürünü olarak ortaya çıkan ve biyofilik tasarımın kilit noktalarından biri olan çalışma alanlarına doğal ışık alabilme yetisi, aynı zamanda Güneş ışığından kaynaklanan ısıyı düşürerek enerji tasarrufuna katkı sağlıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

En Aza İndirge, Yeniden Kullan, Geri Dönüştür

Interface’in CEO’su Jay Gould, sürdürülebilir yapıların yeniden kullanım ve geri dönüşümle ilişkisini şu sözleriyle ifade ediyor: ‘’En iyi yapı var olan mevcut yapıdır.’’

Inerface; stratejik olarak genel merkezlerini, 1280 W. Peachtree’de konumlanan ve 1950’lerden kalan mevcut ofis binasını  restore ederek birer yeniden kullanım projesine çevirmeye karar verdi.  Günümüzde binalar oldukça ‘yeşil’ ve enerji tasarruflu inşa edilebilmesine rağmen, içerdiği karbon oranı sebebiyle hala yeni yapılanmış bir binanın çevreye verdiği negatif etkileri ortadan kaldırmak 10-80 yıl arası bir süre alıyor.

11 ay süren yenileme projesi kapsamında:

  • 46 ton beton ve 20 ton çelik olmak üzere, depolama sahasından toplanan atıkların %93’ü yeniden değerlendirildi.
  • Yeniden kullanılmaya elverişli 50 parça Atlanta’da bulunan ve kar amacı gütmeyen Bina Yaşam Döngüsü Merkezi’ne bağışlandı.

LEED sertifikasıyla uygulanan yenileme projesi sonrası Merkez Üssü’nün performans verileri, su ve enerji tasarrufu kapsamında planlananları tasdik eder nitelikteydi:

  • Yağmur sularının toplanmasıyla su kullanımında %78 oranında tasarruf edildi.
  • Yönetmeliğe uyumlu binalara kıyasla enerji kullanımında %50 oranında tasarruf edildi.

Binanın barındırdığı önemli bir özellik olarak, içerisinde bulunan geri dönüşüm ve gübreleme santralleri çalışanlara günlük alışkanlıklarının sürdürülebilirlik alanındaki misyonumuza nasıl katkı sağladığını deneyimleme imkânı sunuyor.

 

Kaynak: https://blog.interface.com/en-uk/base-camp-designed-sustainability-innovation/

Read more

Londra Biyofilik Rehberi

Interface’in “Güzel Düşünme” projesi kapsamında hazırladığı Londra Biyofilik Rehberi’ne daha yakından bakıyoruz.

Bu rehber ile şehre özgü ve doğadan ilham alan projeleri keşfetmeye başlayabilirsiniz. Başkentte bulunan biyofilik tasarım yaklaşımlarını vurgulayan rehber, doğadan ilham alan tasarımları örnekleyen çeşitli binaları ve açık alanları bir arada gösteriyor. Küçük şehir parklarından ofislere, mağazalardan otellere doğru uzanan bu keşif rotası size rahatlama ve enerjinizi yenileme fırsatı veriyor.

Rehberde yer alan 22 nokta RIBA Journal okuyucuları tarafından seçildi ve rehber biyofilik tasarım uzmanı Oliver Heath, Open City yöneticisi Rory Olcayto ve Interface küratörlüğünde hazırlandı.

Londra Biyofilik Rehberi‘ni buradan indirebilirsiniz.

Read more

Steelcase ile Geleceğin Ofisi

Steelcase tasarım ekibinden Patrick Jouin & Manku ve HENN architects ideal bir çalışma ortamı oluşturmak için bir araya geldi. 200’den fazla uluslarası çalışanı bulunduran Steelcase’in yeni ofisi LINC firmanın tasarım anlayışını ziyaretçilerine yansıtacak.

LNC yeni keşifler sunmayı ve yaratıcı fikirler için ilham verici bir ortam sunmayı hedefliyor. Projenin tasarımcıları 14,400 metrekareye yayılan yeni ofisin üretmek ve yeni tasarımlar yaratmak için çok uygun bir zemin sunduğunu vurguluyor.

Kaynak: designboom

 

 

 

 

Read more

SelgasCano Richard Rogers’ın Eski Ofisini Yeni bir Çalışma Alanına Dönüştürdü

İspnayol mimarlık ofisi SelgasCano daha önceden Richard Rogers’ın ofis olarak kullandığı ve 1960’ların ünlü filmi Blowup çekildiği binayı SecondHome firması için bitkilerle dolu yeni bir çalışma alanına dönüştürdü.

Burası SelgasCano’nun Londra merkezli firma SecondHome için tasarladığı üçüncü proje oldu. Proje girişimciler ve yaratıcı topluluklar için verimli bir çalışma ortamı sağlıyor.

Özel bir geçmişe sahip olan bina, SelgasCano tarafından özenle restore edildi. Önemli detayları korunan binanın çatı katında eski işlevini hatırlatan bir fotoğraf stüdyosu da bulunuyor. Yeni çalışma alanları yaklaşık 600 metrekarelik bir alana yayılıyor. Yapı içerisindeki stüdyolar küçük gruplara ve maksimum 8 kişinin bir arada çalışacağı bir düzene göre tasarlandı.

Yapının içinde 35 ağaç ve birçok küçük bitki yer alıyor. Cam duvarlar özel ofisleri birbirinden ayırıyor ve toplantı salonları zemin katta yer alıyor.

Kaynak: dezeen

Read more

Bir Sürdürülebilir Tasarım Prototipi: Ulusal Singapur Üniversitesi S4DE Binası

Serie Architects ve Multiply Architects birlikte tasarladığı Singapur Üniversitesi S4DE (The School of Design & Environment 4) binası sıfır-enerji tüketen bir yapı. S4DE binası Singapur’daki sıfır-enerji yapılarının ilk örneklerinden.

S4DE binası 1500 metrekareden fazla alana yayılıyor ve içinde stüdyo, atölye, araştırma merkezi, kafe ve kütüphane gibi birimleri barındırıyor. Londra merkezli mimarlık ofisleri Serie Architects ve Multiply Architects tarafından tasarlanan yapı, 2013’te kazanılan bir yarışma sonrasında projelendirildi. 6 katlı ve çok işlevli olan yapı yarışmanın ardından Singapur hükümetiyle ortak yürütülen bir sürec içinde planlandı. Binanın yeşil tasarımı kullancılarını tasarıma, sürdürülebilirliğe ve eğitime teşvik etmeyi hedefliyor.

Projenin esnek tasarımı dış ortamla doğal bir ilişki kurulmasını sağlıyor. Projenin tasarımcıları, kapalı alanları ve geniş terasları birlikte kurguluyor. Merdivenler ve koridorlar doğanın içinde akışkan bir hareket yaratıyor.

Kaynak: dezeen

Read more

Güzel Düşünme: Londra Projesi

Biyofili insanları doğaya yaklaştıran, onların üretkenliklerini arttıran ve iyi hissettiren mekanları tasarlanma disiplinidir. Interface ise mimarlara ve tasarımcılara farklı düşünmeleri, tasarımlarında doğanın gücünü ve biyofilik tasarım kurallarını uygulaması konusunda ilham vermeyi amaçlamaktadır.

Interface, biyofilik tasarımının pozitif etkilerini öne çıkararak dünyayı değiştirecek bir düşünce tarzını birçok insana göstermeyi planlamaktadır – güzel düşünme.

Interface dünyayı güzel düşünce ile değiştirme çalışmasına ilk olarak Londra’dan başlamıştır.

İngiltere’nin başkenti olan Londra’nın en ilham verici biyofilik noktalarını keşfetmek için hazırlanan rehbere aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirsiniz.

Londra Biyofilik Rehberi‘ni indirmek için tıklayın.

 

 

Read more

İnsan Doğası-Ofisiniz İçin Elle Ahşap Seçimi Yapan Kişiyle Tanışın

Mark Schild, Steelcase ürünlerinde kullanılan ahşabın malzeme kalitesini ve niteliklerini anlamamız için bize kısa açıklamalarda bulundu. Mark, Steelcase mobilyalarında kullanılan ahşabın seçiminden ve satın almasından sorumlu. Bu sene Steelcase ürünlerinde kullanılan ahşabın yaklaşık %85’i Mark tarafından milyonlarca metrekare arasından seçildi. Kendisi, ürün standartları konusunda uzman ve kullanıcının ne talep ettiğini ne istediğini çok iyi biliyor. Mark için bu bir aile işi. Michigan, Kentwood’daki Steelcase ahşap tesisinde çalışan beş aile üyesinden biri olan Mark ahşaba olan ilgisini şöyle anlatıyor:

“Ahşabı seviyorum. Ahşap tam olarak doğanın bir parçası ve bana çok daha sıcak geliyor. Malzemenin doğal olup olmadığını anlamanız için sadece tırnağınızla bile ona dokunabilirsiniz. Küçük bir test yeterli.”

 

 

 Ahşabı nasıl seçiyorsunuz?

Ormandan ofise uzanan süreçte ahşabın seçimi daima zor ve karmaşık bir iş olmuştur. Ormancı ağaçları keser ve yere hizalar. Daha sonrasında kamyona yüklenen ağaçlar işlenmek üzere atölyeye getirilir ve Mark sürece burada dahil olur. Ağaçların renklerine ve dokularına bakarak onların karakterlerini analiz eder. Çevredeki değişkenlerden etkilenmeden ahşabın doğasını keşfetmek en zor işlerden biridir. Bu süreçte Mark ile birlikte çalışan arkadaşları ahşabın en doğal halini yansıtmak için özel bir kamera ve ışık kaynağı kullanırlar.

Bugünün ahşap trendi nedir?

Mark’a göre bugünün trendi temiz, modern ve açık renkli ahşaplar. 15 sene öncesinde ise koyu ceviz ve kiraz renkleri tercih ediliyordu. İnsanlar artık ahşabın doğal rengini ve onun bütün güzelliğini görmek istiyorlar. Mark’ın işini zorlaştıran ve bir yandan da zevkli kılan kısım bu. Mark bazen müşterilerle birebir olarak iletişime geçiyor ve onların en doğru rengi bulması için onlara yardımcı oluyor.

Beyaz meşe renginin bu sıralar en çok tercih edilen renk olduğunu belirten Mark, bu tür ahşabın sadece ofislerde değil birçok mekanda tercih edildiğini de ekliyor.

Ahşap seçiminde ilişkiler neden önemlidir?

Kalite standartlarına uygun ahşap seçme işi Orman İdare Kurulu ile Steelcase arasında öenmli bağlantıları gerektiriyor. Mark da müşterilerine en kaliteli ürünü sunabilmek için bu ilişkilerin önemine ve güvenlirliğine odaklanıyor ve sözlerini şöyle noktalıyor.

“Müşteriler giderek ne istediğini daha iyi biliyor. Kendileri için en kaliteli ve en özel olanı talep ediyorlar. Ve biz müşterilerimizin beklentilerini karşılıyorsak, hepsi buna değer.”

 

 

 

Read more

Steelcase Ofislerinize Renk ve Rahatlık Katmaya Geliyor

Steelcase’in ödüllü tasarımlarından Brody ile hem kendinize ait izole alanlara sahip olacak hem de çalışma ortamınızı çok daha keyifli bir hale getireceksiniz. Steelcase Brody, tasarımı sayesinde dikkatinizi dağıtabilecek olası birçok durumdan sizi soyutladığı gibi, ergonomik çözümleri sayesinde de ihtiyacınız olan konforu sağlıyor.

Steelcase Brody vücudunuz için mükemmel konforu sağlıyor. Yüksek teknoloji ile tasarlanan Brody, sürekli şikayetçi olduğumuz sırt ve boyun ağrılarına da çözüm sunuyor. Laptop ve elektronik aletleriniz için yerleştirilen çalışma yüzeyi isteğinize göre ayarlanabiliyor.

Brody çalışma süreniz boyunca sizin için özel bir alan ve mahremiyet yaratıyor. Sürekli dağılan dikkatinizi toparlayabilmeniz için Brody size görsel olarak yalıtılmış bir çalışma ortamı sunuyor.

Brody, kalabalık alanlarda sizin için alternatif çözümler sunarak kullanım alanlarınızı çeşitlendirmenizde size yardımcı oluyor. Üniversite ve kütüphane gibi eğitim yapılarında farklı kullanımlara izin veriyor.

 

Read more

Doğadan Tasarım: Biyofilik Tasarım Pratiği – II

Birçok başarılı biyofilik tasarım örneği doğanın niteliklerinden ve özelliklerini kopyalamadan ilham alır. Biyofilik tasarım pratiği, tasarımın içerisindeki farklı stratejilerin doğayla uyumlu olarak yapılı çevreye uygulanmasını içerir.

Doğadan Tasarım: Biyofilik Tasarım Pratiği yazı dizimizin ikinci bölümünde doğayı inşa ettiğimiz yapılı çevrelerde yaşamanın yollarını üç farklı başlık altında inceleyeceğiz. Bu üç farklı başlık altında topladığımız biyofilik tasarıma ait 24 özellik ile mimarlık ve doğanın buluştuğu noktalara daha yakından bakacağız.

DOĞANIN DOĞRUDAN DENEYİMİ

  • Işık
  • Hava
  • Su
  • Bitkiler
  • Hayvanlar
  • Doğa Manzaraları ve Ekosistemler
  • Hava
  • Ateş

DOĞANIN DOLAYLI DENEYİMİ

  • Doğanın Görüntüleri
  • Doğal Malzemeler
  • Doğal Renkler
  • Doğal Işık ve Havayı Taklit Etmek
  • Doğal Şekiller ve Formlar
  • Doğayı Uyarmak
  • Bilgi Zenginliği
  • Zaman, Yaş ve Değişim
  • Doğal Geometriler
  • Biyomimikri

YER ve MEKAN DENEYİMİ

  • Manzara ve Dinlenme
  • Organize Karmaşıklık
  • Parça-Bütün Entegrasyonu
  • Geçiş Mekanları
  • Hareketlilik ve Yönlendirme
  • Kültürel ve ekolojik Yerleştirmeler

 

Read more

Casper™ Cloaking Technology ile Tanışın!

Modern dünyada mekan tasarımlarını özgürleştirecek bir buluş! Ekran görüntülerinin dışarıya ulaşmasını engelleyen teknolojik camlarla tasarlanan Casper™, mahremiyet gereksinimine cevap verirken, ışık alabilen çalışma alanları da oluşturan eşsiz bir kapalı mekan teknolojisidir.

“You have to see it to believe it!” diyor ve sizi Promo Videosuna yönlendiriyoruz!

Read more

Interface Visual Code Koleksiyonuyla +Pozitif Alanlar Yaratın!

İyi tasarımın insanların yaşamları üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu biliyoruz. Bu noktadan yola çıkarak tasarladığımız Visual Code koleksiyonu ile ilham veren ve bütünleştiren +Pozitif Alanlar oluşturmak ve zemine bakışınızı değiştirecek yepyeni bir yol keşfetmeniz mümkün.

Visual Code, ileri teknoloji ve ileri dokunuşun simbiyotik ilişkisinden ilham alan 10 farklı deseni ile yalın ve şık dokuma kilimleri anımsatan bir tasarım çizgisi sunuyor. Entegre bir döşeme sistemi için Interface halı karolarını Drawn Lines ile geçiş şeritlerine gerek olmadan bir araya getirin. Visual Code tasarımlarını, prizmatik bir geometri oluşturarak farklı ağırlık ve ritimlerde ip inceliğinde işaretler yaratan LVT koleksiyonumuz Drawn Lines ile eşleştirerek kusursuz geçişler sergileyen zeminler elde edin!

Read more

Doğadan Tasarım: Biyofilik Tasarım Pratiği – I

Biyofilik tasarımın zorluğu, çağdaş yapı, peyzaj ve iç mimarinin mevcut eksikliklerini yapılı çevrede doğanın yararlı deneyimi için yeni bir çerçeve başlatarak ele almaktır. Biyofilik tasarım, bir biyolojik organizma olarak insanlara, modern yapılarda ve konstrüksiyonlarda sağlığı, zindeliği ve esenliği arttıran iyi bir habitat oluşturmakla ilgilidir. Doğadan Tasarım: Biyofilik Tasarım Pratiği yazı dizimizin ilk halkasında başarılı bir biyofilik tasarımın gerekliliklerini ele alacağız.

Başarılı bir biyofilik tasarım uygulaması, devamlı olarak birtakım temel hedef ve ilkelere bağlı olmayı gerektirir. Bu ilkeler etkili bir biyofilik tasarım pratiğinin temel şartlarını temsil eder:

  1. Biyofilik tasarım doğa ile tekrar eden ve sürdürülebilir bir bağlılıkta olmalıdır.
  2. Biyofilik tasarım, insanlığın doğal dünyaya adaptasyonuna odaklanır ve evrimsel zaman içinde insanların sağlıklarını ve zindeliğini geliştirir.
  3. Biyofilik tasarım belirli ortamlara ve mekanlara olan duygusal bağı vurgular.
  4. Biyofilik tasarım, insanları ve doğayı içerecek şekilde topluluk anlayışımızı genişleten, insanlar ve doğa arasındaki pozitif etkileşimi teşvik eder.
  5. Biyofilik tasarım ekolojik olarak bağlı, karşılıklı güçlendirici ve entegre tasarım çözümlerini teşvik eder.
Read more

Steelcase SILQ ile İnovasyon Yeniden Tanımlanıyor

İnovasyon

Steelcase, SILQ’i tasarlarken vizyonu netti. İstedikleri, karmaşık bir makine yerine sade bir çözüm yaratmak ve insan vücudunu bu deneyimin bir parçası haline getirmekti. Malzeme bilimindeki inovasyonları kullanan Steelcase mühendisleri, karbon fiberin özelliklerini taklit eden ve amaçlarına ulaşmalarını sağlayabilecek özgün bir malzeme geliştirdiler. Bu yeni malzeme SILQ’te, tek bir mekanizma gibi hareket edebilen esnek bir sistemde bir araya geliyor.

Sanatkarlık

SILQ hem heykelsi bir yapıya hem de sofistike bir tasarıma sahip. Sandalyenin sade doğası gerçek anlamda kişiselleştirme için gereken her şeyi sağlıyor. Emsalsiz malzeme çeşitliliği, tasarım tayfını uçtan uca kat ediyor ve tam size göre diyebileceğiniz sandalyeyi yaratmanıza imkan veriyor.

Performans

SILQ, göründüğü kadar iyi hissettiriyor çünkü tam olarak sizin vücudunuza göre tasarlandı. Üzerine oturup geri yaslandığınızda vücudunuzun doğal hareketine cevap veriyor ve sizi sandalyenin bir parçasıymış gibi hissettiriyor. Size tam uyumlu olması için ihtiyacınız olan tek ayar ise yükseklik. Sonuç olarak SILQ’e oturmuyor, onun bir parçası oluyorsunuz.

Read more

LVT’ye ‘Drawn Lines’ Etkisi

Louis Kahn, öğrencilerine tasarımlarına ilham vermesi için malzemeyi sorgulamalarını öğütler. Modernist mimar bu öğüdü farazi bir diyalogla devam ettirir: “Bir tuğlaya, ‘Ne olmak istersin?’ diye sorar, tuğla der ki, ‘Kemer olmak isterim.’, o da ‘Ben de kemer olmanı isterim ancak kemerler pahalı ve beton bir lentoya ihtiyacım var.’ diye cevap verir ve ‘Buna ne dersin?’ diye sorar. Tuğla: ‘Kemer olmak isterim.’ der.”

Kahn’ın bu alıntısı ile malzeme seçimlerindeki sahiciliğe atıfta bulunurken aynı zamanda bir yapının, seçilen malzemenin tabiatında olanın biçimini alması gerektiğini savunur. Interface ürün tasarımcısı Kari Pei ise; kariyeri boyunca pek çok iç mekan tasarımının Kahn’ın malzeme ilkelerinin dışında yorumlandığını, yapıda ‘sahiciliğin’ ise malzemeleri taklit eden diğer malzemelerle temin edilmeye çalıştığını gözlemler.

Interface 2017’nin başında LVT ürün grubunu görücüye çıkardığında, Pei iki farklı stratejiyi izlemesi gerektiğine karar verdi. İlk olarak, LVT ile ilgili temel bir envanter çalışması yaparak çoğu tasarımcının daha uygun maliyetli ve daha yüksek performanslı alternatifler olması sebebiyle ahşap plaka ve cilalı betona tercih ettikleri yapay ahşap ve çimento karolarla ilgili verileri topladı. Son olarak ise, Pei sahicilik arayan kullanıcıyı tatmin edebilecek LVT desenlerini tasarlamaya başladı. Interface LVT Drawn Lines™ koleksiyonunu yeni tamamlayan tasarımcı “Tasarımı diğerlerinden farklılaşan karolara ihtiyacımız var” diye ekliyor.

Pei, Interface’in LVT vizyonunu iki koleksiyon üzerinden açıklıyor: “Boundary Metallics™ serisi ile organik ancak ahşap, beton ya da taş gibi görünmeyen bir görüntü yakalamak istedik, tıpkı bir sanatçının güzelce dağınık bırakılmış stüdyo dairesi gibi. Studio Set™ serisinde ise, kontrastı düşürülmüş ahşap baskı tekniği ile, karonun incelikli organik dokusunun ön plana çıkmasını arzuladık.” Tasarımcı ekliyor: “Ne tasarlarsanız tasarlayın, günün sonunda insanların ürününüzle duygusal bir bağ kurmasını istiyorsunuz; bu bir diş fırçası, bir sandalye ya da bir zemin kaplaması da olsa fark etmiyor.”

Drawn Lines serisi, yaygın kullanılan suni dokulara cevap niteliğinde tasarlandı. Yeni koleksiyonun çizgileri keskin geometrik yapıda olmasına rağmen, Pei’nin karo yüzeyine baskı sürecindeki müdahalesi sayesinde hareket, yumuşaklık ve aynı zamanda yüzey hissi kazandırıldı.

Yeni LVT serisi aynı zamanda işlevsel yapısıyla da uzun vadede kullanıcıyı memnun edecek şekilde üretildi. Yüksek sirkülasyonun olduğu hareketli mekanların yüzeylerinde uygulandığında bile diğer yüzeylerde karşılaşılan sürtünme kusurlarını kayda değer ölçüde gizleyebiliyor. Drawn Lines, tıpkı Interface’in diğer LVT ürünlerinde olduğu gibi karo halılarla birlikte kullanılmak istendiğinde herhangi bir geçiş şeridine ihtiyaç duymayacak şekilde tasarlanırken, bu sayede iç mekan tasarımı ve kurulum sürecini sorunsuz bir hale getirmek amaçlandı.

Read more

Tate ile Mükemmel Çalışma Ortamları Yaratıyoruz!

Bir ticari yapıdaki mükemmel iç mekan kalitesi; kaliteli temiz havanın temin edilmesi, kişisel konfor kontrolünün iyileştirilmesi, gürültünün azaltılması, organizasyonel ve teknolojik değişimlere hızlı ve kolay bir şekilde yanıt verilmesi ve yapının genel estetik değerinin desteklenmesi gibi farklı ihtiyaçlara göre belirlenir. Tate yükseltilmiş döşeme sistem çözümlerinin tercih edilmesiyle oluşturulan yerden servis dağıtım sistemi sayesinde, organizasyonunuzun hedeflerini ve imajını yansıtacak mükemmel iç mekanı yaratmak kolaylaşacaktır.

İç mekanlarda tercih edilen Tate yükseltilmiş döşeme sistemlerinin avantajları ise şöyle sıralanabilir:

  • İç mekan hava kalitesini geliştirir, mekanın akustiğini iyileştirir ve doğal güneş ışığından maksimumda faydalanarak iç mekan çevre kalitesini arttırır.
  • Tasarımın başlangıç evresinde ve binanın ömrü boyunca, tercih edilen modüler zemin altı difüzörleri sayesinde maksimum kullanıcı konfor kontrolü sağlar.
  • Ekonomizer çalışması ve daha az fan enerjisi tüketerek enerji verimliliği sağlar.
  • Binanın yaşam döngüsü boyunca maruz kaldığı teknolojik ve operasyonel değişikliklere düşük maliyetle uyum sağlar.
  • İhtiyaç duyulan her yerde uygulanarak; esnek, erişilebilir ve sınırsız kapasite ile hizmet verir.
  • HVAC sistemlerine olan ihtiyacı azaltması ve zemin plug&play sistemlerini kullanması sayesinde maliyet ve inşaat süresini azaltır.
  • Erişilebilir, esnek ve uyarlanabilir sistemler olması sebebiyle daha düşük işletme maliyetleri ve daha düşük tesis ve bakım maliyetlerine yol açar.
Read more

Renklerin Gücü Adına!

Çoğumuz için nötr renkler söz konusu olduğunda nasıl hissetmemiz gerektiğini tam olarak bilemeyiz. Öyle ki, parlak renklerin mutlak hakimiyet kurduğu sanat ve tasarım dünyasında bile nötr renkler her zaman için biraz ‘tatsız’ bir renk paletinden ibaret olarak görülür. Günümüzde ise bu algının yavaş yavaş değişmeye başladığını, iç mekan tasarımlarında pek çok farklı renk paletinin aynı anda kullanıldığı görebiliyoruz. Kullanıcı mutluluğunu hedefleyen pozitif iç mekanların yaratılmasında ise hiç şüphesiz renklerin payı büyük.

Renk trendlerindeki değişim hızı günden güne artıyor, bu da bizler için zamana ayak uydurmayı kimi zaman zorlaştırabiliyor. Bu nedenle renklerin tasarımınız içindeki rolü konusunda daha derinlikli düşünmeniz gerekebilir.  Örneğin; parlak renkler kolayca oyun hissi yaratabilir, ancak parlaklığın yoğunluğu söz konusu olduğunda ise bu durum bazıları için can sıkıcı, başkaları içinse olmazsa olmaz hale gelebiliyor.

Kim maksimum etki ile zemin tasarlamak istemez ki?

Hiç şüphesiz zemin tasarımı, mekanı bütünleyen en önemli elemanlardan biri. Bir mekana yoğun renk uygulamak; hareketi, işbirliğini ve etkileşimi teşvik edebilir. Zaten kim maksimum etki ile zemin tasarlamak istemez ki? Interface’in Multichrome serisi ile, renk çeşitliği sağlarken, Monochrome serisi ile renk tonunu bir tık yumuşatarak kusursuz tek renk bir zemin yaratabilirsiniz. Ya da, iki farklı Composure ürününü Composure geçiş elemanıyla birleştirmeyi deneyerek, hem nötral hem de parlak renk çeşitliliği sunan dramatik etki yaratan organik bir yüzey elde edebilirsiniz.

Parlak ve nötr renkleri bir arada kullanarak pozitif, enerji veren ve kullanıcıyı yükselten mekanlar yaratın.

Parlak renklerle ilgili dikkate alınması gereken bir diğer detay ise, abartılı bir doygunluk hemen göze çarpar ve kullanıcıyı mekanla ilgili huzursuz hissettirebilir. Bunu önlemek ve dengeyi yakalayabilmek adına, ihtiyaç duyulduğunda yumuşak gri tonlarla gölge etkisi yaratarak daha dingin bir yüzey elde edebilirsiniz.

Read more

Tasarım LVT ile buluşuyor.

Bugünün yaşam alanları, farklı doku ve malzemelerin bir arada kullanıldığı adeta birer oyun bahçesi. Gösterişli, parlak metal ve akriliklerden sıcak ahşap ve hatta kumaş parçalarına kadar birbirinden farklı pek çok doku ve malzemeyi alışılmışın dışında bir araya getirmek ve kullanmak mümkün. Interface, yeni LVT ürünü ile de bu sıra dışı birlikteliklere bir yenisi daha ekliyor ve LVT’yi halı ile buluşturuyor.

Interface ilham aldığı elemanlarla şık, sofistike tasarımları modüler halı uygulamalarıyla birlikte kurgularken, halı portföyüne tamamen uyumlu estetik bir bütünlüğü de amaçlıyor.

Mükemmel uyum

Interface, LVT ve karo halı ürünlerini herhangi bir geçiş şeridine ihtiyaç duymadan boyut ve yükseklik açısından birbiriyle tamamen uyumlu olacak şekilde tasarladı. LVT ve karo halıların bu kusursuz birlikteliği, kullanım alanlarını tasarım açısından göze hoş gelen bir ilgi merkezi haline getirmeyi başarıyor.

Hem halı hem de sert zemin kaplamalarının birlikte tercih edilmesi, benzersiz doku kombinasyonlarına imkan vermesinin yanı sıra, mekanların ve kullanım potansiyellerinin de tariflenmesini sağlıyor. Farklı zemin kaplamalarının bu tasarım birlikteliği, açık ve işbirlikçi mekanlara yönelik taleplere cevap verirken bir yandan da çok yönlü ve karmaşık günlük ritüellerimizi başarıyla yansıtıyor.

Sizin için tasarlandı

Dokular söz konusu olduğunda, Interface konsept tasarımcıları müşteri beklentilerine cevap vermek adına pazardaki en alternatifli ve çok yönlü LVT’yi tasarlama lüksüne sahipler. Level SetTM serisi ile dilerseniz ahşap dilerseniz de taş görünümlü yüzeyler oluşturabilir; Boundry Metallics ile organik, Studio SetTM serisi ile de yumuşak tonlardan canlı renk tonlarına kadar değişen renk paletleriyle mekanınızı arzu ettiğiniz şekilde dönüştürebilirsiniz.

Read more

İskandinav havası Bolia ile ofislere taşınıyor!

Steelcase; İskandinav tasarımı, geniş ürün yelpazesi ve rahatlığı bir arada sunan Bolia ile başlattıkları yeni iş ortaklığını duyurdu

Günümüz ofis çalışanları, yoğun stres ve uzun mesai süreleri ile boğuşmak zorunda kalabiliyor. Pek çoğu, geleneksel ofis mekanlarının olumsuz etkilerini azaltma ihtiyacından dolayı çalışmak için alternatif yerlerin arayışı içerisinde. Bununla birlikte pek çok işveren, yaratıcı işlere ilham ve destek veren, çalışanlarının işbirlikleri kurabildiği ve profesyonel gelişimlerini hızlandırabildiği çalışma mekanlarını da destekleyebiliyor.

Bugün Steelcase, İskandinav havasını, çağdaş ve ilham verici tasarımlarıyla bir araya getiren Danimarka menşeli mobilya tasarım ve üreticisi Bolia ile işbirliğine giderek, geleneksel ofis mekanlarını çalışanlar için daha verimli ve ayrıcalıklı bir hale getiriyor. Bolia sıcak, cesur ve lüks materyalleri İskandinav kökleriyle birleştirerek samimi ve kişisel bir atmosferin yaratılmasına olanak sağlıyor.

Mahremiyet, ergonomi ve teknoloji ile ev rahatlığındaki mekanlar

Bugünün çalışanları, çalıştıkları mekanlardan artık farklı şeyler bekliyor. Çalıştıkları yerin işlerini kolaylaştırmasının yanı sıra kendilerini iyi hissettiren çözümleri de talep ediyorlar. İşlerinin en iyi şekilde yapabilmeleri için ihtiyaç duydukları ise mahremiyet, ergonomi ve teknolojiye sahip ev rahatlığındaki mekanlar. Performanstan ödün vermeden tasarım ve kaliteyi birleştiren bu mekanlar, yeni ve yaratıcı fikirlerin üretilmesine ilham veriyor.

Steelcase, dünyanın dört bir yanından çeşitli kanaat önderleri ve örgütleriyle işbirliğine gidiyor. Bu işbirlikleri neticesinde Steelcase, müşterilerine daha fazlasını sunmayı ve değer vermeye katkıda bulunmayı amaçlıyor.

Read more

Series 1 ile Ulaşılabilir Kalite, Performans ve Stil Bir Arada

Ofis mobilya ve sistemlerinde dünya lideri olan Steelcase, herkes için ve her yerde yüksek kaliteli oturma konforu sağlayan yeni ürünü Series 1’ı görücüye çıkarıyor.

Günümüzün büyümekte olan işyerleri; hızlı, tempolu, sürekli değişen ihtiyaçları için kalıcı performans, ergonomi ve çok yönlülük sağlayan oturma çözümlerine ihtiyaç duyuyor. Şimdiye kadar alternatifli ve tarz sahibi iş sandalyeleri, hem az sayıda hem de çoğu büyümekte olan firma için büyük ölçüde ulaşılamaz durumdaydı. Bu sebeple Steelcase; herkesi, her yerde destekleyen, erişilebilir, yüksek kaliteli bir sandalye yaratma ihtiyacı duydu.

Steelcase, Series 1 ile en önemli şeyi; ergonomi ve kaliteyi bir arada sunuyor.

Steelcase, bir sandalyede olması gereken ve değerli olan ne varsa korurken, aynı zamanda erişilebilir olmayı da hedefliyor. Entegre LiveBack ™ teknolojisi, kullanıcı ağırlığı ve hareketlerini destekleyen oturma bölümü ve 4D ayarlanabilir kollarıyla Series 1; bu sınıftaki oturma çözümlerine kıyasla alışılmamış, ergonomik bir performans ve kalite sunuyor.

Günümüzün küçük ofis alanları için hafif, ince profille tasarlanan Series 1; kaplama seçenekleri, geniş yüzey yelpazesi ve koltuk başlığı alternatifleriyle, nerede olursa olsun dikkat çekmeyi başarıyor.

Read more

Interface ile Karbon Nötr Zeminler

Dünyanın en büyük ticari karo halı üreticisi olan ve 1994 yılından bu yana sürdürülebilirlik ve inovasyon alanlarında sektörün öncü firmalarından Interface, gezegeni daha yaşanabilir kılmak adına ‘Carbon Neutral FloorsTM – Karbon Nötr Zeminler’  programını tüm küresel ürün gruplarında devreye soktu.

Interface; karbon ayak izi yüzdesini %60’tan fazla oranda azaltırken, geri kalan yüzdeyi yenilenebilir enerjiden yakıt değişimine ve yeniden ağaçlandırmaya kadar çeşitli projeleri destekleyen ‘karbon offset’ projeleri ile dengeliyor bu sayede de karbonu doğada ve atmosferin dışında tutmayı amaçlıyor. 2018 GlobeScan-SustainAbility Leaders Anketi‘nde ilk üç küresel sürdürülebilirlik liderinden biri olan Interface, 1994 yılından bu yana üretim tesislerinde sera gazı emisyonlarını %96 oranında azaltarak sektöre öncülük etmeye devam ediyor.

Read more

Interface’in Yeni Koleksiyonu Touch of Timber ile tanışın.

Her bir koleksiyonu ile tasarımda yenilikler yaratan Interface, yeni koleksiyonu ile de zemin tasarımındaki farklılığını ortaya koydu.

Ahşabın doğal ve minimal görüntüsünden esinlenerek tasarlanan yeni koleksiyon ahşaptan vazgeçemeyenler ama aynı zamanda yumuşak halı konforunu yaşamak isteyenler için mükemmel bir alternatif sunuyor.

Farklı renk seçenekleri sunan yeni koleksiyon, ayrıca uygulama çeşitliliği ile de kullanıcılarına sınırsız bir tasarım olanağı veriyor.

Interface’in diğer tüm ürünlerinde olduğu gibi yine %100 geri dönüştürülmüş ipliklerden üretilen koleksiyon tamamen sürdürülebilir bir çözüm!

Read more

Node Yeni Renkleriyle karşınızda…

Dünyanın önde gelen ofis mobilyaları üreticilerinden Steelcase’in Node modeli, ofisler kadar finans ve sağlık kuruluşları, devlet kurumları, otel ve havaalanlarında da çok tercih edilen bir koltuk. Ama koltuğun en yakıştığı yerlerin başında eğitim kurumları geliyor.

Steelcase Node esnek, ergonomik, kullanıcının oturma pozisyonuna göre şekil alabiliyor, dönme özelliğiyle duruş ve yön değiştirmeyi kolaylaştırıyor, sağ veya sol elini kullananlara göre ayarlanabiliyor ve kişisel eşyalar için altında özel bir bölmeye sahip.

Node koltukların birbirinden dikkat çekici ve modern renkleri bir araya geldiğinde, ortama heyecan verici bir canlılık katıyor.

Read more

Interface EqualMeasure Koleksiyonu

İki sokağın kesiştiği ve dört yöne ayrılan bir yol hayal edin. EqualMeasure Koleksiyonu ile hayaller gerçeklere dönüştü.

EqualMeasure Koleksiyonu, geleneksel parke taşlı sokaklardan ilham alınarak aslına sadık ama bir o kadar da orijinal bir harmoniyle tasarlandı. Sokakların klasik ve düzensiz görünümü lüks ve yumuşak halı döşemesiyle bir araya getirilerek oluşturulan koleksiyon, pastel renk paleti ile yüksek yoğunluklu atmosferler içinde kalan alanlarda açık ofis etkisi yaratarak yeni sığınaklar sunuyor.

 

Read more

Steelcase Node Koltuk

Dünyanın en büyük ofis mobilyası üreticisi Steelcase’in Node koltuğu, kurumların toplantı, eğitim ve çok amaçlı salonlarında tercih ediliyor. Ama koltuğun en yakıştığı yerlerin başında eğitim kurumları geliyor.

Piri Reis Üniversitesi’nin de, sınıflarda bu koltuğu tercih etmesinin bir çok nedeni var elbette. Steelcase Node esnek, ergonomik, kullanıcının oturma pozisyonuna göre şekil alabilen, dönme özelliğiyle duruş ve yön değiştirmeyi kolaylaştıran, sağ veya sol elini kullananlara göre ayarlanabilen ve kişisel eşyalar için altında özel bir bölmeye sahip; kısacası tam bir ‘öğrenci dostu’ koltuk!

Node’un en önemli özelliklerinden biri de, kullanıcıların kolayca hareket etmesine izin vermesi. Bu sayede sınıflarda öğrenciler klasik sıralı pozisyonda oturabildikleri gibi, çok kısa bir sürede gruplara ayrılıp takım çalışmasına geçebiliyorlar.

Node koltukların birbirinden dikkat çekici ve modern renkleri de mevcut. Bu farklı renkler bir araya geldiğinde, ortam heyecan verici bir canlılık kazanıyor.

Read more

Steelcase Think; Sizi düşünen ofis koltuğu

Dünyanın en çok satılan ofis koltuğu, yeniden tasarlandı
ve daha da üstün özellikler kazandı!

Think ofis koltuğunun varoluş amacı, ofis içinde özgürce hareket etmek isteyen çalışanlara
konforlu ve mobil bir hayat sunabilmektir. Bunu da, kullanıcısının ihtiyaçlarına akıllıca tepkiler vererek başarır.

Think, ileri teknolojisi sayesinde, kullanıcı özelliklerine göre şekil alır ve kişiselleştirilmiş bir rahatlık sunar. Vücut yapısı ve oturma pozisyonlarına göre ayarlanabilen Think, ağırlık baskısına orantılı olarak düzgün oturma desteği sağlar ve sırt itiş gücünü otomatik ayarlayabilir.

Bu esnekliği sayesinde, her türlü iş yerinde, her türlü çalışma pozisyonu için uygundur.
Think ofis koltuğunun kullanımı da basittir; çünkü minimum ayarla, maksimum konfor sunar.

Think, güzellik ve fonksiyonu bir arada sunan, kendine özgü bir estetik tarza sahiptir.
Farklı yüzey materyalleri ve geniş ürün seçenekleriyle, her türlü ortama kolayca entegre edilebilir.

Think ofis koltukları, sürdürülebilir tasarım konusunda bir ikondur!
Çünkü tavizsiz çevrecilik anlayışıyla, geri dönüşümlü malzemelerden üretilir.
Bu sayede karbon emisyonu ciddi oranda düşürülmektedir.
Sadece ABD için üretilen koltuklarda, yıllık olarak azaltılan karbon emisyon miktarı,
bir aracın 4 milyon kilometrede ortaya çıkaracağı karbon emisyonu kadardır.*
4 milyon kilometre ise, dünya çevresinde tam 100 tur demektir!

Read more

HUMAN NATURE Doğayla Bütünleşen Tasarım

Human Nature, dünya genelinde satışa sunulan bir koleksiyon. Koleksiyonun temeli; ışık, renk, doku ve detaylarla hisleri uyaran alanlar tasarlamanın, insanın yaratıcı ruhunu ateşleyeceği düşüncesine dayanıyor.

Bu koleksiyon, markanın güzel düşünceler uyandıran zarif alanların küratörlüğünü yapmasına temel hazırlıyor. Human Nature, insanın doğayla olan bağlantısından yola çıkarak, ilhamını orman zeminleri, çimenli alanlar ve çakıllarla döşenmiş bahçe yolları gibi en temel yüzey kaplamalarında bulunan görsel ve dokunsal yapılardan alıyor. Doğada, her şeyde olduğu gibi dönüşümler çeşitli. Human Nature, 50 cm x 50 cm kare yer karosu ile pürüzsüz bir şekilde eşleşen ve yaratıcı zemin modelleri ortaya çıkarıp tasarım çeşitliliğine katkıda bulunan, beş adet 25 cm x 1 m ebadında Skinny Planks karo halı modelini ön plana çıkarıyor. Planks serisi, dökülmüş çakıllardan yeni biçilmiş çimenlere kadar birçok değişik doku seçeneği sunuyor. Bu çeşitlilik farklı çalışma alanlarının tanımlanmasına olanak sağlıyor.

Human Nature Planks serisi, ahşap döşemelerde sesi absorbe ederek ve akustiği iyileştirerek kulağa hoş gelen avantajlar sunuyor. Daha konforlu ve verimli iş ortamları yaratılmasına yardımcı oluyor.

Sürdürülebilirlik ilkesinin öncülerinden Interface’in bu konudaki 20 yıllık geçmişi, Human Nature koleksiyonuyla vücut buluyor. Koleksiyon, %100 geri dönüşümlü malzemelerden elde edilen naylon iplik kullanılarak üretiliyor. Koleksiyondaki tüm ürünler, yirmi yıl kadar önce, Interface’in çevre üzerinde yaptığı etkiyi gözden geçirmeye başladığı zamana göre, ortalama %39 daha fazla enerji tasarrufuyla, yüzde 83 daha az su tüketmeyi başaran, 4 kıtadaki 6 fabrikada üretilecek. Ayrıca, bu üretim tesislerinde kullanılan enerjinin ortalama yüzde 35’i, yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanıyor.

Read more

Steelcase ve Klassis, “Ofislerde Rönesans” organizasyonunda buluştu.

Ofis mobilya ve sistemlerinde dünya lideri Steelcase, “Power of Place – The Office Renaissance” organizasyonunda, Türkiye temsilcisi Klassis ile birlikte yer aldı.
Organizasyonda Steelcase İletişim Başkan Yardımcısı Gale Moutrey ve Klassis Yönetici Ortağı Evren Kurtböke; Steelcase’in ofis ortamındaki çalışanları fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak nasıl daha iyi hissettirdiğini anlattılar.

Steelcase İletişim Başkan Yardımcısı Gale Moutrey, ofislerde çalışanların yaratıcı olmaları için rahatlamış ve sakin olmaları gerektiğini belirterek, “İşinden yüksek memnuniyeti bulunanların neredeyse tamamının kendisini rahat ve stressiz hissettiğini tespit ettik. Steelcase ortaya koyduğu ürünlerle birlikte çalışanları hem yaratıcılığa teşvik ediyor hem de iş hayatlarında iyi bir denge yakalamasına olanak tanıyor” dedi.

Read more

Interface Urban Retreat Serisi İle Doğayı İçselleştirin!

Pepsico projesinde Interface karo halı kullanıldı. Projede tercih edilen Urban Retreat ürünü Interface’in dünya çapında satışa sunduğu ilk serisi.

Biyofili, insanoğlunun doğaya ve yaşama karşı duyduğu içgüdüsel aşkın bilimsel adı.
Aynı zamanda, Interface’in dünya çapında satışa sunduğu ilk serisi Urban Retreat’in temelindeki felsefe.

Urban Retreat serisi ile Interface, doğanın mucizelerini insan yapısı iç mekanlara taşımayı amaçlıyor. Çünkü en modern binalarda bile, içgüdüsel olarak doğa ile bir bağlantı kurmak istiyoruz. Bu doğal bağlantı şimdi çayırlar, ağaçlar, kayalar gibi organik formların dokularından ve renklerinden esinlenen Urban Retreat serisi ile kuruluyor.

Urban Retreat serisinde kullanılan malzemelerin ortalama %80’i tamamen geri dönüştürülebilir özellikte. Yani, Interface için doğaya bağlılık, sadece görüntüde kalan bir kavram değil.

Read more

Anadolu Sigorta projesinde Interface karo halı ve Steelcase ofis mobilyası tercih edildi.

Türkiye’de sigorta şirketi alanında ilk ulusal şirket olan Anadolu sigorta, yangından nakliyata, kazalardan tarıma, sağlıktan kredi alanlarına kadar birçok alanda faaliyet göstermektedir.  Hizmette, teknolojide, kendini yenilemede ve toplumsal sorumlulukta öncü olan Anadolu Sigorta; karo halıda, alanında en büyük üretici, teknolojik olarak rakiplerinin önünde ve topluma karşı sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getiren Interface’i tercih etti. Genel Müdürlük binasında uygulanan Interface, ürünlerini yenilenebilir elektrik enerjisiyle üretiyor. Kaliteli ürün ve hizmet sunmayı ve bunların sürekliliğini sağlamayı taahhüt eden Anadolu Sigorta, farklı çalışma alanlarına uyarlanabilen sürdürülebilirlik ve ergonomiyi de göz önünde bulunduran Steelcase‘inThink çalışma koltuğunu tercih etti. Anadolu Sigorta, Toplantı salonlarında ve yemekhanede kullanılan Steelcase Eastside koltuk ile rahatlığı ve konforu ön plana çıkıyor.

Read more

Amgen projesinde Steelcase ofis mobilyası ve Interface karo halı uygulandı.

İnsanlar için tedaviler keşfeden, geliştiren ve bunları pazara sunan Amgen projesinde dünya lideri Steelcase ofis mobilyası ve global karo halı üreticisi Interface tercih edildi. Steelcase’ in Think Çalışma Koltuğu, vücut ağırlığına orantılı olarak düzgün oturma desteği sağlıyor. Interface karo halı yeni geliştirdiği seri olan Composure ile ofislere sakin zeminler getirirken, akustik sorununa kesin çözüm buldu.  SONE™adı verilen Interface patentli özel taban sayesinde mekanlarda ortam gürültüsünde 14 – 34 desibel arası azalma sağlanıyor.

Read more

2014 Yapı Malzemesi Ödülü

Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından verilen Yapı Malzemesi Ödülü’ne, Hareketli Donatılar Kategorisinde Interface Net Effect ürünü ile Klassis A.Ş. layık görüldü. Klassis A.Ş. Satış ve Pazarlama Yöneticisi Korhan İşseven ve Interface Türkiye Ülke Müdürü Murat Güney ödülü seçici kurul üyelerinden Aslıhan Tavil’in elinden aldı.

Read more

Google İstanbul Ofisi

Yeşil Bina kapsamında insan sağlığına zarar vermeyecek VOC oranına sahip malzemelerden seçildi.

Çalışan sağlığına ve mutluluğuna önem veren Google, Türkiye ofisinde Steelcase ofis mobilyalarını tercih ettiği projede; elektrikli yükseklik ayarlı ActIva LIft 2 masalar, Flexbox dolaplar, üstü minderli Universal Pedestal kesonlar ve Think çalışma koltukları kullanıldı.

Google tarafından talep edilen tasarım yaklaşımı; Türk yaşam tarzını karakterize edip yenilikçi ve dinamik bir şekilde çalışma ortamı yaratmak. Google İstanbul çalışanları taleplerini yaratıcı, verimli,esnek ve çağdaş bir ofis ortamı olarak belirlemiş. Çalışırken eğlenmek ise temel kriterleri…

Tekfen Tower Levent binasına yerleşen Google’ın İstanbul ofisi, binanın mimari tasarımını yapmış olan SHCA tarafından tasarlanmış. SHCA’nın tasarım yaklaşımı geleneksel bir ofis binasında, benzersiz bir ofis ortamı yaratmak olmuş. Tüm mekanlar Google’in gereksinimlerine uyarlanmış ve büyük bir özenle fonksiyonel alanlar oluşturulmuş. Google İstanbul’un yeni ofisi gelecekteki büyümelere de adapte olacak esneklikte.

SHCA’nın ana binanın da tasarımcısı olması ve binanın teknik özelliklerine hakim olması tasarımda yeni fırsatlar ortaya koymuş. Çevresel açıdan sürdürülebilir ilkelere dayalı, çalışanlarına daha sağlıklı ve optimal bir iş ortamı tasarımı ile Altensis danışmanlığında LEED sertifikası alan ofis, Türkiye’de az sayıda bulunan LEED Commercial Interior (Ticari İç Mekanlar) sertifikalı ofisler arasında Gold (Altın) sertifikalı olma ayrıcalığını elde etti.

Tasarım, planlama ve uygulama süreci 8 ayda tamamlanan Google İstanbul ofisinde uluslararası EPA (Environmental Protection Agency) standartlarına göre %37 oranında su tasarrufu sağlanırken aydınlatma yükünün %80’den fazlasında da günışığı sensörleri kullanılarak günışığından yararlanıldı. Elektrikli cihazların %94’ünde ENERGYSTAR uyumlu verimli cihazların tercih edildiği ofisin uygulamasında kullanılan tüm boya, kaplama, yapıştırıcı ve dolgular Yeşil Bina kapsamında insan sağlığına zarar vermeyecek VOC oranına sahip malzemelerden seçildi. Çalışan sağlığına ve mutluluğuna önem veren Google, Türkiye ofisinde Steelcase ofis mobilyalarını tercih ettiği projede; elektrikli yükseklik ayarlı Activa Lift 2 masalar, Flexbox dolaplar, üstü minderli Universal Pedestal kesonlar ve Think çalışma koltukları kullanıldı.

Projede Tercih Edilen Steelcase Ofis Mobilyaları

Steelcase, 1912 yılında Michigan’da kurulmuş ve sektöründe dünya lideri olarak faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir. Metal endüstrisiyle başlayıp ofis mobilyası ve teknolojilerine uzanan bir ürün gamı sunan Steelcase, üretimde çevreye karşı duyarlı olmaya özen göstermektedir. Ofis yaratma konusundaki uzmanlığı ile her şirketin çalışma ortamına uygun ofis çözümleri sağlamaktadır. Sürdürülebilirlik kavramına son derece önem veren Steelcase’in bu alanda birçok sertifikası da bulunuyor. Steelcase, gerek tasarımlarıyla gerek sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalarıyla sayısız ödüle layık görülmüş ve sektörde hızını kesmeden ilerlemektedir.

Google İstanbul ofisinde Steelcase tercih edildi.

Çalışanlarına rahat bir çalışma ortamı sağlayan Google’ın İstanbul ofisinde Steelcase’in Think koltukları tercih edildi. Ağırlık ve oturma pozisyonlarına göre ayarlanabilen Think, yüksek konforlu olarak üretilmiştir. Koltuk, vücut ağırlığıyla orantılı olarak düzgün oturma desteği sağlıyor ve kullanıcıya göre sırt itiş gücünü otomatik ayarlayabiliyor.

Geri dönüşümlü malzemelerden üretilen Think koltuk, çevre ve insan sağlığı kriterlerine uygundur. Sürdürülebilirlik standartlarına uygun olarak üretilen Think’in EPD sertifikası da bulunuyor.
Think koltuk, dünyanın en önemli tasarım ödüllerinden Almanya Red Dot tasarım ödülüne layık görülmüştür.

Geleneksel bir ofis binasında, benzersiz bir ofis ortamı yaratmak yaklaşımıyla tasarlanan Google ofisinde, çalışanların kişisel eşyalarını koyabilecekleri Flexbox dolaplar seçildi. Tüm ortamlar için yüksek esneklik sağlayan modüler depolama sistemi, tek tek ya da takım olarak da kullanılabiliyor. İstenilen herhangi bir konfigürasyonda montelenebiliyor. Patentli bağlantı aparatı, dolapları istenilen şekilde birbirine kilitlemek veya kilitlerini açmayı sağlıyor. 40 x 40 cm ve 40 x 80 cm boylarında 2 modeli olan Flexbox, Almanya Red Dot tasarım ödülüne sahiptir.

Google tarafından esnetilen standart çalışma stil ve koşullarına uygun olarak Activa Lift 2 masalar kullanıldı. Elektronik düğmeler yardımıyla kullanıcıya oturarak ve ayakta durarak çalışma olanağı sağlayabiliyor. İstenilen her pozisyona göre yüksekliği ayarlanabiliyor. Erişimi kolay kontrol paneli ile düğmelere kolayca ulaşılabiliyor. Kablolama kanalı ile kablolar, düzenli şekilde toplanıp estetik bir görünüm oluşturuyor.

Proje kapsamında uygulanan diğer ürün ise Universal Stroge Pedestal’dır. Kesonların tekerlekli olması hareket kolaylığı sağlıyor. Üstü minder kaplı olduğundan dolayı 2. Koltuk olma özelliğine sahip kesonlar, kulpsuz özgün tasarımıyla da estetik bir görünüm oluşturuyor. Bu özelliklerinin yanı sıra merkezi kilit sistemi bulunuyor. Merkezi kilit sistemi, en üst çekmece kilitlendiğinde otomatik olarak hepsinin kitlenmesini sağlıyor. Aynı zamanda en üst çekmece açık durumda olduğunda diğer çekmecelerin açılmasını da engelliyor.

 

Read more

Interface İle Sıra Dışı ve Sürdürülebilir Oteller

ART HOTEL ROCHECORBON

Art Hotel Rochecorbon, 19. Yüzyıla dayanan ve şatoyu andıran klasik mimarisiyle ön plana çıkıyor. Aynı zamanda da siyah&beyaz tasarım uygulayan Art Hotel Rochecorbon, çağdaş bir görüntü de oluşturuyor.
Art Hotel Rochecorbon odalarında uygulanan Interface karo halı, doku çeşitliliği ve 1000’i aşkın renk seçenekleriyle müşterilerin taleplerine çözümler sunuyor.
Interface’in Black&White serisi, sert renklerle birlikte ya da tek başına uygulanabiliyor. Bu seriyle hem klasik hem de sert bir görünüm oluşturmak mümkün.
Temizliği kolay olan Black&White serisi aynı zamanda da geri dönüşümlü olarak üretiliyor. İç mekan tasarımlarında ışık yansıtma önemli rol oynadığı için bu seri görsel kontrast sağlamak amacıyla da tercih ediliyor.

HOTEL SATTLERWIRT/ STRAIGHTFORWARD

Avusturya’da bulunan Sattlerwirt Hotel, modern mimarisi ve geleneksel konforuyla müşterinin seçim yapmasını sağlıyor. Müşterilerin taleplerine karşılayacak kadar donanımlı ve görsel olarak sıcak renkler kullanılan otelde dünya lideri olan Interface karo halı tercih edildi.
Interface, otel tasarımlarında akılcı ve ekonomik çözümler sunuyor. Sınırsız tasarım olanakları sunan Interface, sıradan olmayan yeni konseptler üretiyor.
Sattlerwirt Hotel’inin koridorlarına uygulanan Interface Straightforward, uygunsuz akustikten kaynaklanan birçok sorunun çözülmesine yardım eder. Straightforward; geri dönüşümlü, minimum atık ve maksimum esneklik sağlayan malzemelerden üretiliyor.

Straightforward karo halı, farklı yönlere rastgele uygulanan tasarımıyla şık bir görünüm oluşturuyor ve hızlı döşemesiyle de kolaylık sağlıyor. Kullanılan naylon iplik, ürünün iyi dayanıklılığını arttırıyor.

Doğru yer kaplaması; konuk odasından koridora, lobiden resepsiyon alanına kadar bir otelin her türlü iç mekanını bir üst noktaya taşır. Benzersiz mimari özelliklerini vurgulamak veya en ince yüzey ayrıntısını ortaya çıkarmak için Interface karo halı tasarım yaratıcılığını sunuyor.

PORTAGO URBAN GRANADA

Portago Urban Granada Oteli Granada’nın kalbinde, şehrin en önemli yerlerinden Realejo’nun yakınında bulunan 20 odalı bir butik oteldir. Granada Katedrali ve Mirador de San Nicolas’a yakın mesafededir. Otel iç tasarımında renklerin ve desenlerin bolca kullanıldığını görebilirsiniz. Otelin giriş, teras ve oda duvarlarında size sıcak mesajlar veren yazılar ve bu sıcaklığı hissedeceğiniz renkte halılar mevcut. Otelde kullanılan Straightforward; Interface’in yeşil binalara katkı ve %100 geri dönüşümlü iplik kullanımı gibi konularda önde gelen ürünlerden bir tanesidir. Interface’in microtuft ürünlerinden olan Straightforward bol renk alternatifi ve çizgili tasarımı ile öne çıkmaktadır.

Read more

Interface Urban Retreat ile ‘Doğadan Esintiler’

Doğayı içselleştirin!

Biyofili, insanoğlunun doğaya ve yaşama karşı duyduğu içgüdüsel aşkın bilimsel adı.
Aynı zamanda, Interface’in dünya çapında satışa sunduğu ilk serisi Urban Retreat’in temelindeki felsefe.

Urban Retreat serisi ile Interface, doğanın mucizelerini insan yapısı iç mekanlara taşımayı amaçlıyor. Çünkü en modern binalarda bile, içgüdüsel olarak doğa ile bir bağlantı kurmak istiyoruz. Bu doğal bağlantı şimdi çayırlar, ağaçlar, kayalar gibi organik formların dokularından ve renklerinden esinlenen Urban Retreat serisi ile kuruluyor.

Urban Retreat serisinde kullanılan malzemelerin ortalama %80’i tamamen geri dönüştürülebilir özellikte. Yani, Interface için doğaya bağlılık, sadece görüntüde kalan bir kavram değil.

 

Read more

Klassis WAF Party

Figueras iş birliği ile Klassis Showroom’da gerçekleşen Dünya Mimarlık Festivali (WAF) organizasyonuna mimarlık dünyasının önde gelen isimleri katılım sağladı. Gece boyu devam eden canlı müzik eşliğinde keyifli bir akşam geçirdiler.

Read more

Interface yoluna Klassis ile devam ediyor

Interface Halı, markanın Türkiye pazarında büyüme hedeflerini gerçekleştirmek adına yeni distribütör olarak Klassis firması ile yoluna devam etme kararı aldı.

1989 yılında kurulan Klassis’in faaliyet alanları ve temsilcisi olduğu markalar arasında Interface karo halı, Steelcase ofis mobilyaları, Tate, Lindner ve Buzon iç ve dış mekan yükseltilmiş döşeme sistemleri, Vetedy ahşap deck sistemleri, Figueras tiyatro, konferans ve oditoryum koltukları ile Bruynzeel arşiv ve depo sistemlerinin proje, uygulama ve servis hizmetleri bulunuyor. Klassis, Türkiye ve bölge ülkelerde birçok önemli referansa sahip.

Interface’in Türkiye Müdürü Murat Güney ve uzun yıllardır yapı sektörü içerisinde faaliyetlerini başarı ile sürdüren Klassis’in Yönetici Ortağı Evren Kurtböke, Interface ve Klassis işbirliğinin her iki tarafı da çok heyecanlandırdığını, hedeflerinin birlikte birçok önemli projeye imza atmak olduğunu belirttiler.

http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2014/03/28/interface-yoluna-klassis-ile-devam-ediyor

Read more

Dünya Lideri Steelcase media:scape’i tanıttı

Dünya ofis mobilyası lideri Steelcase, ekip çalışmasına yönelik tasarladığı, medya çözümleri sunan yeni ofis ürünü media:scape’i iş dünyasına tanıttı. media:scape, çalışanların bilgiye ulaşması ve bu bilgileri paylaşmalarına yardım etmek için tasarlanmış olan bir komünikasyon ünitesidir.

Bugün çoğu ortak kullanım alanı, bilgilerin tek bir kişi tarafından kontrol edildiği ve paylaşıldığı, lider odaklı sunumları desteklerken; media:scape, katılımcılar arasında hızlı ve kesintisiz bilgi paylaşımı ile daha homojen toplantıları mümkün kılıyor.  Aynı zamanda video konferans özelliği ile sesli ve görsel katılımı mümkün kılıyor.

Kullanıcılar, dizüstü bilgisayarlarını uzatma kablosu içeren yuvarlak butona (puck’a) bağlayabiliyorlar. İnsanlar ve paylaştıkları bilgiler arasındaki mesafeler kısaldıkça, daha etkin bir iletişim akışı gerçekleşiyor. Bu da konfor, odaklanma ve verimliliği arttırıyor.

media:scape, kullanıcı ihtiyaçlarına göre; bekleme alanlarına , çalışma istasyonlarına ve toplantı alanlarına uygun formlar alabiliyor. Mini ve mobil tipleri ile hareketlilik kazanan media:scape ofisin her alanında fonksiyonunu yerine getirebiliyor.

Read more

Lindner

Çevre Dostu Yükseltilmiş Döşeme sistemi. 

45 yılı aşkın tecrübesi ile Alman Lindner firması Kalsiyum Sülfat özlü Nortec ürününü üretirken çevre dostu olmaya özen gösteren bir yaklaşımla, geri dönüştürülmüş su, alçı ve kağıt kullanmaktadır.

Yüksek kaldırma kapasitesine sahip olan Lindner Nortec yükseltilmiş döşeme sistemleri , su ve rutubetten etkilenmez. Uzun ömrü ile  kullanıcısına ekonomik fayda sağlar. Yanmazlık özelliğine sahip olan paneller ayrıca yüksek ses emme özelliği ile diğer sistemlerden ayrılmaktadır.

Vinil , kauçuk, HPL , parke , seramik , doğal taş v.b. birçok kaplama malzemesi, üretim sürecinde Nortec panellere kaplanabilir.

DIN EN 12825 yükseltilmiş döşeme normuna tam uygundur.

Read more

Figueras / Zorlu Center

Sanatın çeşitli dallarına ev sahipliği yapmak üzere çok amaçlı sanat merkezi olarak tasarlanan Zorlu Center’ın müzikal ve drama salon koltuklarında Figueras markası seçilmiştir.

Zorlu PSM için tasarlanmış olan Carmenmodeli , yüksek akustik değerleri , ergonomik yapısı ve dayanımı ile ön plana çıkmaktadır. Figueras konferans, sinema, tiyatro ve çok amaçlı salonlar ile birlikte havaalanı ve spor kompleksleri gibi birçok alanda, dünyanın önde gelen salonlarında koltuk çözümleri sunmaktadır. Her zaman yenilik, çağdaş tasarım ve ergonomiyi ilke edinmiş olan firma 85 Yıldır faaliyette olup, dünyanın 130 ülkesinde çeşitli referanslara sahiptir. Figueras dizayn ekibi sayesinde her projeye özel ölçülerde ve farklı dizaynda A(+) koltuk üretmektedir.

Özellikler:

Figueras koltuklarının birçok projede tercih edilmesinin sebebi;  ergonomi, konfor ,  güvenlik ve estetiği ; uzun süreli dayanım ile bir araya getirebilmesidir. Eko-tasarım ve üretim için sürdürülebilir ekolojik yaklaşımı esas alan Figueras ISO 14001’e tamamen uyumludur.

 

Read more

Brunner ödüllü tasarımları ve yüksek kalitesiyle havalimanlarınnda fark yaratmaya hazırlanıyor

Almanya’nın önde gelen mobilya üreticileri arasında yer alan Brunner; ofisler, havaalanları, hastaneler, konferans salonları ve kafeteryalar için üst düzey ürünler imal ediyor. Malzeme, renk, kumaş, model ve tasarımlarıyla müşterilerine yaratıcı çözümler sunuyor. State-of-the-art teknolojisi sayesinde çağdaş tasarımları hayata geçiren Brunner; yüksek kalitesi, işlevselliği, dayanıklılığı ve ödüllü tasarımlarıyla, müşterilerinin taleplerine uygun ürünler geliştiriyor.

Brunner, uzun soluklu bakış açısı, büyük bir özveri ve içsel değerlere bağlılıkla çalışıyor. Bu sorumluluk kültürü, sürdürülebilir ürünlerin geliştirilmesi ve yenilikçi çözümler üretilmesini sağlıyor. Brunner, kaynakları etkin kullanarak, atıkları en az seviyeye indirerek ve %100 geri dönüştürülebilir malzemelerle üretim yapıyor. Solvent içermeyen köpük yapıştırıcı ve UV kurutmalı su bazlı vernik sistemi kullanımı ile sürdürülebilirliği sağlıyor. Tüm bunları yaparken, teslimatı zamanında gerçekleştirmeyi de başarıyor.

Çok sayıda ödüllü tasarımı bulunan Brunner; döner sandalyeler, konsol koltukları, konferans
koltukları ve istiflenebilir sandalyeler gibi ürünlerini Almanya’da, en iyi Alman kalitesiyle üretiyor. Havaalanları için, cep telefonu ve dizüstü bilgisayar kullanımına uygun koltuklar da üreten Brunner’in en yeni ürünlerden biri, Plot koltuk. Plot, Berlin merkezli tasarım firması Osko+Deichmann tarafından, doğadaki çok katlı dizilimlerden ilham alınarak dizayn edildi. Modern tasarımı ve değişik kombinasyonlarıyla havaalanlarında ve birçok geniş alanda uygulanabilen Plot, dönüştürülebiliyor ve çok yönlü olarak kullanılabiliyor. İnsanların oturma pozisyonlarına göre Plot koltuğun oturma, kolçak ve sırt bölümleri ayarlanabiliyor. Üç yastıklı yüzeyi değişik şekillerde kullanılabiliyor ve renk kombinasyonları yapılabiliyor. Dinamik tasarımı sayesinde isteğe göre kişisel kullanım imkanı sağlayan Plot, eşsiz bir sosyalleşme alanı oluşturuyor.

Ürünler:

Brunner, özel alanlar için geliştirdiği ürünlerde, sağlam, temizlenmesi kolay ve yaratıcı çözümler sunuyor. Ziyaretçi koltuklarının rahat ve bakımının kolay olmasına dikkat ediliyor. Ergonomik bir oturma pozisyonu için, çıkarılabilir kapaklı kol dayama ve destekleyici döşeme sistemi ile kullanımın kolay ve rahat olması sağlanıyor. Katlanır masalarda mekanizma kullanımı, söküp kurmayı kolaylaştırıyor. Katlama mekanizması bakım gerektirmiyor ve sağlamlık katıyor. Döner sandalye mekaniği ile ergonomik ihtiyaçlar karşılanıyor. Koltukların sırt ve oturakları ayarlanabiliyor. Depolama sistemleri ekstra esneklik sunuyor, büyük mobilyaların daha kolay ve hızlı hareket etmesini sağlıyor.
Geniş alanlar için özel olarak tasarlanmış Elektronik Koltuk Numaralandırma Sistemi, uzaktan kumandası ile kolay ve rahat bir kullanım sağlıyor.

Read more

Teknolojinin Rahat Kullanımına Cevap Veren İlk Koltuk: Steelcase Gesture

Ofis mobilya ve sistemlerinde dünya lideri Steelcase insan vücudunun gündelik hareketlerinden esinlenerek tasarladığı ilk ofis sandalyesi Gesture ile artık Türkiye’de!

İşyerindeki hareket motiflerini en iyi şekilde anlayabilmek ve kullanıcılarına en iyi çözümleri sunabilmek için 6 kıtada, 11 ayrı ülkede, 2000 kişi üzerinde 2,5 senede küresel bir ‘postür çalışması’ yürüten Steelcase; günümüz teknolojileriyle yeniden şekillenen gündelik davranış ve hareketlerimizin mevcut oturma çözümleri tarafından yeterince desteklenmediğini ve bu küresel çalışma neticesinde insanların oturuşlarını izleyerek, 9 yeni oturuş pozisyonu tespit etti.

Günümüzde farklılaşarak daha mobil ve işbirlikçi hale gelen ofisler, çalışanların duruş ve hareketlerini de dönüştürmeye başlarken, hızla gelişen teknoloji ile birlikte, laptop bilgisayarlar, tabletler, akıllı telefonlar çalışma hayatımızda büyük yer kaplar hale geldi. Bu dönüşümden esinlenen Gesture, gündelik hayatta elimizden düşmeyen akıllı cihazlarla en sağlıklı şekilde etkileşime girmemize olanak veriyor. Kullanıcıya tüm ayarlama fonksiyonlarını en basit şekilde sunan ve kolayca kişiselleştirilebilen Steelcase Gesture, sağlıklı ve ergonomik oturma imkânı sağlıyor. Koltuğun özel kolçak yapısı, ön plana çıkmakta olup, kolun her hareketine uyumludur. Tasarım ve mekanik yapısı ile benzerlerinden ayrılan ofis sandalyesi, farklı kumaş/deri alternatifleri ve her zemine uygun tekerlek seçenekleri sunuyor.

En geniş boyut yelpazesi ile tüm kullanıcılar için kişiselleştirilmiş özel bir rahatlık tecrübesi vaat eden Gesture, otoritelerden tam not alarak, Neocon 2013’te Altın Madalya Ödülü’ne layık görüldü.

Read more

Klassis’e Hoşgeldiniz

Klassis blogumuzda ürünlerimiz arasında yer alan karo halı, rulo halı, yükseltilmiş döşeme, ofis mobilyaları, çok amaçlı salon koltukları ve arşiv sistemleri markalarımız, projelerimiz ve şirketimiz hakkında detaylı yazılar bulabilirsiniz.

Read more